Bir “iç politika” yazısına başlıyor gibiysem de, değil. Küresel veya bölgesel anlamda etkili ulusların hemen hepsinde, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana sağıyla-soluyla, tutucusuyla-ilericisiyle bir uzlaşma, ortak ilkelerde ve hedeflerde birleşme göreceksiniz. Buna hasret ve bu sebeple de etki alanı kâh genişleyen, kâh daralan ülkemizde, her şeyden önce dış politika hedeflerinde normalleşme olmalıdır.
Normalleşme demeyelim; MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin ifadesiyle “değerlendirme ve tefrik” diyelim. Bayram mesajında “Ülkemizde anormal hiçbir şey yoktur” diyen Sn. Bahçeli, bu ifadeyi, “Çevremizle kurduğumuz irtibat ve ilişki ağlarını değerlendirmeye ve yeni baştan tefrik etmeye müştereken ihtiyacımız olduğu kanaatindeyim” cümlesiyle tamamladı. Dış ilişkilerde artıları-eskileri tartmak, bunları birbirinden ayırt etmek, aralarındaki farkı görerek bir dökümünü yapmak zorundayız. Buna ülkenin ihtiyacı vardır.
Böyle bir değerlendirme, bu hedeflerin bir partinin ya da partiler-arası bir ittifakın değil, tüm ülkenin, tüm yurttaşların ve siyasi kurumların ortak ülküsü haline gelebilmesi için ilk adımdır. Sn. Bahçeli’nin kullandığı “tefrik” kelimesi, bazı şeyleri birbirinden ayırmak kadar o şeylerin varlığının farkına varmayı da içine alır.
İlkeden bahsettiğimiz bu noktada, “ulusal hedef” örnekleri vererek, dikkati başka tarafa çekmek istemem. Ancak üzerinde ittifak edilmesi gereken noktaların daha nesnel ifadesi, örneklerle sağlanabilir. Ama örnekleri dışarıdan vermek, belki tartışmanın odağının kaymaması için daha uygun olacaktır.
ABD’de, ülkenin 2. Dünya Savaşı’na fiilen katılmasına kadar bir dış politika hedeflerinde ittifak kavramı yoktu. Japonya’nın 1941’de Hawaii’de Pearl Harbour’da ABD donanmasını bombalaması, 2 bin 400 denizciyi öldürmesi, 19 savaş gemisini batırması, 170 savaş uçağını tahrip etmesi, Amerika’nın Alman işgali altındaki Avrupa’ya, Normandiya’da asker çıkartmasına giden kapıyı açtı. Bu olay, ardından üç yıl sonra Bretton Woods Para ve Finans Konferansı’nı, 4 yıl sonra Avrupa’nın dost-düşman demeden kalkındırılmasını öngören Marshall Planı’nı ve 5 yıl sonra da NATO’yu getirecekti. O tarihe kadar bırakın ortak, ayrı ayrı da olsa belirgin dış politika hedefleri bile olmayan Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin, “İçerde her türlü kavgayı yapalım; ama dışarıda ülkenin çıkarlarını ortak bir dille savunalım” ilkesinde anlaştıklarına tanık olduk.
Bu birlik o kadar belirgin o kadar sarsılmaz bir ilke olarak benimsenmişti ki, Demokrat Partili başkanların eski kabinelerdeki bir Cumhuriyetçi’yi, bir Cumhuriyetçi başkanın bir demokratı dışişleri bakanı yapması son derece normal görünürdü. Bush’un “Teröre Karşı Savaş” programını uygulayan ulusal güvenlik kadrosunun önemli bir kısmının Obama, Trump ve şu anda da Biden hükumetlerinde hala görev yapmaya devam ettiğini hatırlıyor olmalısınız.
Hiç yorum yapılmamış
717 kez izlendi
783 kez izlendi
557 kez izlendi
2080 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.