Sesli Makale

25 Kasım 2014

LONDRA- İnsan bir yabancı ülkeye gittiğinde kendi ülkesinin sorunlarını da geride bırakmak istiyor... Bugünün dünyasında, yalnızca mal, para ve işgücü sınır tanımaz hale gelmekle kalmadı, sorunlar da globalleşti; pek çok sorun bir ülkeden diğerine pek değişmiyor...

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortaya attığı ‘‘MİT bizleri izliyor ve CHP’nin içini karıştırmaya çalışıyor’’ iddiasının tartışıldığı Türkiye’yi geride bırakıp İngiltere’ye geldim; tartışma konularının başında, burada da, istihbarat örgütünün yaptıklarının yer aldığı gerçeğiyle karşılaştım.

Scotland Yard’ın yurtiçi aşırlıklarla ilgili istihbarat birimi ‘tehlikeli’ gördüğü siyasetçileri ve gazetecileri yakın takibine almış... Sadece onları değil, bütün aile fertlerini de...

Jason Parkinson adlı 44 yaşındaki gazeteciyle ilgili dosya 12 sayfa, ama o sayfalarda tam 140 takip tutanağı bulunuyor. Adamın kimlerle konuştuğundan, üzerine giydiği kıyafete kadar hepsini kayda geçirmişler. Parkinson, ülkesinin istihbarat örgütünü Doğu Almanya’nın Stasi’sine benzetiyor...

Altı gazeteci bu yüzden istihbarat örgütü aleyhine dava açmış... Gazetecilerin altısı da ülkenin etnik azınlıklarından değil; hiçbirinin ‘dini’ hanesinde ‘İslâm’ yazmıyor; ama görüşleri ‘tehlikeli’ bulunduğu için ‘aşırı’ sayılıp peşlerine düşülmüş...

Eğer bu tür aşırılıkların sadece bazı ülkeler için söz konusu olduğunu sanırsanız yanılırsınız. Demokratik veya diktatörlük olması fark etmiyor, hemen her ülke, istihbarat örgütünü güçlendirmek için büyük yatırımlar yapıyor; teknolojisi güçlenen örgüt de ‘tehlikeli’ gördüğü kim varsa onu ‘hedef’ seçiyor...

Orta Asya ülkelerinden ikisi şu yakınlarda istihbarat altyapılarını takviye etmek için üç şirketle anlaştı. ABD’nin Verint ve Netronome, İsrail’in NICE Systems şirketleri Kazakistan ve Özbekistan’a sabit ve cep telefonlarını, internet yazışmalarını izleyip gözleme imkânı sağlayacak casusluk cihazları satacak...

Yeni teknolojik altyapı sayesinde, devletler, ülkelerindeki bütün telefon ve internet trafiğine kulak kabartabilecek...

Altyapı sağlayan şirketlerin kurdukları cihazlara birer ‘arka kapı’ yüklemeyecekleri ne malum? Yabancı ülkelerden alınan teknolojik bütün cihazlar, alan ülkeyi satan ülkeye karşı ‘korunmasız’ hale getiriyor. Kendi vatandaşlarını dinleyen ülkeleri, o cihazlar sayesinde, onlara cihazları satan ülkeler de dinleyebiliyor.

Herkesin herkesi dinlediği akıl almaz bir dünyada yaşıyoruz.

Böyle bir dünyada bireylerin kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak tek unsur hukuki güvenceler olabilir.

Nitekim, altı gazeteciyi yıllar boyu izlemiş ve gözlemiş olan İngiliz istihbaratının insan haklarına aykırı bu uygulaması, bireylerin kendilerine ait gizli dosyalara erişme hakkı sayesinde kamuoyunun bilgisine girebildi. Elde edilen dosyalardan öğrenilen yasalara aykırı uygulamalar insan hakları dernekleri aracılığıyla mahkemelere intikal etmekte.

CHP’nin de yapması gereken, eğer bir istihbarat operasyonuna muhatap olduklarına gerçekten inanıyorlarsa, bunu ortaya çıkaracak hukuki yollara başvurmaktır. Şikâyet eden anamuhalefet partisi olduğu için TBMM’de bir komisyon kurulmasını talep edebilir ve bir denetim sürecinin başlatılmasını sağlayabilir.

Hatta iktidarın da desteğini alarak...

İstihbarat örgütleri siyasi otoriteye bağlı olsalar da, karanlık bir alanda görev yaptıkları için, bir çok ülkede çizgi dışına çıkabildiler. Bazen iktidardaki siyasi kadroya karşı bile operasyon yapan istihbarat örgütleri olduğu biliniyor...

Gerçekten inanıyorsa CHP istihbaratçı elinin içini karıştırdığına, söylenip durmak yerine, adaletin kapısını çalacak bir süreci başlatmalı.

Londra’ya geldiğim ilk gün burada bunun böyle yapıldığını gördüm. 

Habertürk