Sesli Makale

19 Ağustos 2014...Doğrusu hayretten ne diyeceğimi bilemiyorum...
NATO’da müttefikimiz, üç milyon insanımızı kendilerine emanet ettiğimiz Almanya, ülkemizi ‘tehdit listesi’nin ilk sırasına yazmış ve 2009 yılından beri telefonlarımızı dinliyormuş... Der Spiegel dergisinde çıkan bu yoldaki haberler üzerine, dışişleri bakanlığı, Almanya’nın Ankara büyükelçisi Eberhard Pohl’u çağırıp “Doğru mu?” diye sormuş...
Diplomatlar kızgınlıklarını bile diplomatik dille ifade etmekte ustalar.
Oysa Alman istihbaratı BND’nin, uzun kulaklarıyla, ABD başkanlığı döneminde Bill Clinton’u, yakın zamanlarda da ABD dışişleri bakanı John Kerry’i dinlediği daha önce ifşa edilmişti.
ABD’nin de NSA istihbarat birimi imkânlarıyla Almanya’yı --hatta Şansölye Angela Merkel’in cep telefonunu bile-- dinlettiği eski CIA çalışanı Edward Snowden’in Amerika dışına çıkardığı gizli belgeler fâş edildiği için biliniyor.
Biraz ileri gitmeyi göze alarak, BND’nin Türkiye’yi dinlediğini öğrenmemizi, ABD ile Almanya arasında patlak veren istihbarat savaşına borçlu olduğumuzu bile söyleyebilirim.
Snowden’in sızdırdığı belgelerden Barack Obama’nın kendisini dinlettiğini öğrenen Merkel’in ilk karşı hamlesi, BND’nin genç bir ajanını ‘CIA adına casusluk’ yapmakla suçlaması oldu. Ardından, Almanya, CIA’nin Berlin’deki istasyon şefini ‘istenmeyen adam’ ilân ederek Amerika’ya postaladı.
Temmuz ayı başlarında.
Merkel’in ikinci hamlesi de önceki gün geldi: Almanya, bütün büyükelçiliklerden, ülkesinde görevli istihbaratçıların isimlerini bildirmelerini istedi.
Ukrayna’daki gelişmeleri görüşmek üzere Merkel’i telefonla aradığında CIA istasyon şefinin o gün Almanya’dan gönderildiğinden ABD başkanı Obama’nın haberi yokmuş; görüşme sonrası haberdar olduğunda, bu durum Washington’da bayağı bir sıkıntı yaratmış...
Kavgalar bazen yararlı sonuç da verir: Obama’nın Merkel’i dinlettiği bilgisinin doğurduğu kavga ortamında, ABD istihbaratının dünya medyasına sızdırdığı bilgilerden, biz de Almanya’nın Türkiye’yi yıllardan beri dinlediğini öğrendik işte.
Yine de “Acaba doğru mu?” teyidine ihtiyaç duymamız çok hoş...
Merkel’in partisinden bir milletvekili, “BND Türkiye’yi dinlemiş” haberine tepkisini, “Bravo” diye ifade etmiş oysa...
Sadece Almanya değil Türkiye’yi dinleyen; Snowden belgelerinden, Amerika’nın istihbarat birimi NSA’nin bütün dünya ülkelerini uydularla takip altında tuttuğunu, bir ülkenin ise telefon ve e-posta dahil bütün elektronik trafiğini kayıt altına aldığını biliyoruz.
Hiç kuşkunuz olmasın, bizi ABD de dinliyor...
Bugünün teknolojik kolaylıkları sayesinde kimbilir daha kaç ülke ülkemizde neler konuşulduğuna kulak veriyordur. Telefonları, e-postaları takip ettikleri gibi, imkânı olanlar gizli görüşmeleri bile kaydediyorlarsa asla şaşırmamalı.
Önemli olan zaten dinlenmek değil; fırsatı olan herkes mümkünse herkesi dinliyor bugünün dünyasında... Önemli olan, neden dinlenildiği... Daha da önemlisi ise, dinleyen ve kayıt edenlerin edindikleri bilgi ve yaptıkları kayıtları nasıl kullandıkları...
İsterseniz mukadder soruyu biraz değiştirerek sorayım: Türkiye’yi yakın takibe almış ülkeler yürüttükleri dinleme faaliyetleri sonucu sahip oldukları bilgi ve kayıt tapelerini sizce ne yapmışlardır?
Cevap seçenekleri: a.) Öğrendiklerini Türkiye politikalarına yansıtmışlardır. b.) İhalelere girmeyi düşünen ve Türkiye’ye yatırım yapan şirketleriyle paylaşmışlardır. c.) Ülkeyi karıştırma amaçlı kullanmışlardır. d.) Önceki şıkların hepsi. e.) Hiçbiri.
Ben diplomatik olsun diye ‘e’ şıkkı diyorum, ama tabii sizlerin tercihlerinize de saygı duyarım...
Habertürk