Sesli Makale

Amerika'daki karışıklık sürecek. O kavga her yere sıçrayacak. Biz kendimze bakalım. Ve yaşadıklarımızı anlamaya çalışalım. Ve nelerle karşılaşabiliriz, ona yoğunlaşalım...
Akdeniz'deki enerji savaşları konunun özü! Dün yazdık devam edelim... Akdeniz'deki savaş Avrupa'nın geleceğini etkileyecek. 11 Eylül saldırıları aslında milattı. Amerika ile İngiltere gizli anlaşmalarla ENERJİ ÜZERİNDE imzaları attı. Amerikan devleti, 11 Eylül ile Ortadoğu'da ve Akdeniz'de payını artıracaktı. Ancak rakamlar başka konuşuyordu...
Rothschildler, 2001'e kadar dünya enerjisinin yüzde 26'sını karşılıyordu. Yönettikleri güç buydu. 11 Eylül'den 2016'ya gelinceye kadar bu rakam yüzde 46'ya çıktı... Yani İngiltere ve aile yürüyordu...
Dünyayı yönetmek için enerji en büyük ihtiyaç. Ortadoğu ve Afrika'daki yeraltı zenginlikleri biliniyordu. Ancak Akdeniz'deki zengin enerji yataklarının asıl keşfi de 2001'in ilk günlerine dayanır. Yani 11 Eylül de tesadüf değildi... Başka şeylerin tesadüf olmadığı gibi... Ama en güvenli el ABD-İngiltere devredeydi...
İkinci Dünya Savaşı Avrupa'yı bitirmişti... Soğuk Savaş da kalanları alıp gitmiş, derin izler bırakmıştı... Avrupa için tek çıkış enerji ortaklığıydı. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu anlaşması 5 Mayıs 1949'de imzalandı.
Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman tarafından Schuman Bildirgesi olarak açıklanan bu anlaşma, Avrupa'nın Sovyetler Birliği ve ABD eksenine girmesini engelledi. O gün görülen ihtiyaç şimdi tavan yapmış durumda.
Avrupa kesinlikle ve kesinlikle AKDENİZ'de kendine yaşam destek ünitesi bulmak zorunda...
Başka yolu yok. Ya bulacaklar ya dağılacaklar.
Rothschild ailesi de Ortadoğu'da enerjinin önemli bir bölümünü kontrol ediyor.
Akdeniz'de de tek güç olmayı başarırsa, Avrupa Birliği'nin dağılmasından sonra ülkelerin hepsini kendi projeleri ile yönetmeye başlayacak. Oyun bu nedenle çok büyük ve çok karışık... 11 Eylül saldırıları ve sonrasında Irak'ın işgali ORTADOĞU'nun enerjisini paylaşmak ve AKDENİZ'e açılan kapının aralanması içindi...
Dick Cheney paylaşımı yürüten isimdi...
Peki büyük güçler AKDENİZ için çalışırken içimizdekiler ne yapıyordu.
DENİZ KUVVETLERİMİZİ ÇÖKERTİP OYUN DIŞINA İTMEK İÇİN ÇIRPINIYORDU... Ne kadar "Milli" askerimiz varsa atıyorlar, hapse yolluyorlardı...
Görmüyorduk...
Devam...
Akdeniz, Avrupa için yaşam ünitesi demek. Bu nedenle buralarda daha çok savaş gemisi göreceğiz. Daha çok provokasyon izleyeceğiz.
İttifakları bozmak için daha çok operasyona tanık olacağız...
Macar lider ne diyordu!
"GÖÇMENLERİ AVRUPA'YA SÜREN SOROS. DAĞILMAMIZI İSTİYOR ÇÜNKÜ..." Aile birkaç hamle ile geliyordu... Hamlelerden biri de KIBRIS'tı...
Kıbrıs'ın yarısı İngiltere nedeniyle zaten ailenin elinde.
Kıbrıs Rum Kesimi'nin krize girmesi sonrasında ülkenin yönetimini alan Rothschild, enerjinin merkezini de adaya taşımak istiyor. 2015 yılında, Rum Kesimi'ndeki bankalar, ödenmeyen memur maaşlarını Rothschild ailesinin hesabından ödemek zorunda kaldı.
Tabii, burada aynı Ortadoğu'da olduğu gibi Türkiye engeli çıkıyor.
Çünkü Kuzey tarafının söz hakkı hala Türkiye'de. Türkiye, bölge enerjisine odaklanmak istiyor.
Amacı bu! Aslında 2013 Türkiye için müthiş bir fırsattı. O günlerde ülkede başlayan protesto gösterileri bizi gittiğimiz yoldan çevirmek içindi. Mesele AĞAÇ değildi ama anlamıyorduk, görmüyorduk... Iskaladık...
Eğer bu kriz yaşanmasaydı, Türkiye 2013 yılı itibariyle Akdeniz'de çok önemli adımlar atacaktı.
Tam da o sıralarda, Şubat 2013'te, Rothschild ailesinin emri Netanyahu'ya bildirildi. Türkiye ile sorunları çözmesi emredildi.
MAVİ MARMARA unutulacak, unutturulacaktı. Netanyahu iç politika dengeleri nedeniyle bu konuda biraz ağır davrandı.
Ardından ABD Başkanı Obama üzerinden derin baskılar başladı.
Başladı da Obama bir anda bize ters döndü. Ailenin dediklerini yapmadığımız için baskı arttı...
GEZİ OLAYLARINI ve dünya medyasını hatırlayın. Herkes TAKSİM'e çıkmıştı...
Devam...
Başımıza gelenlerin ana nedenlerinden biri Akdeniz'di.
Görmüyorduk... Rothschild ailesinin Rum tarafı ile yaptığı anlaşma, Akdeniz'deki petrol yataklarının tamamının kendisine bağlanmasına izin vermiyordu.
Türkiye, Kuzey Kıbrıs tarafı nedeniyle garantör ülke olarak Ada'da söz sahibiydi. Bu sıkıntıydı. Aşılmalıydı...
Ailenin emri sonrasında başlatılan çalışmalar sonucunda İsrail devleti Türkiye'den özür diledi. Ancak Ankara, Akdeniz'deki büyük şansı küçük bir payla kapatmak istemiyordu.
İşte bu konudaki ısrarlı davranış, Mayıs ayında protestoların başlamasına neden oldu.
Türkiye ORTADOĞU ve AKDENİZ'de küçük hisse ile gönderilmek isteniyordu.
Kavga buydu. İtirazımız bunaydı. İçerideki saldırılar da 17-25 de Gezi de bunun sonucuydu... Ama içeride iletişim kuramıyorduk. Kimse kimseyi anlayacak durumda değildi.
Kavga ediyorduk ama meseleyi bilmiyorduk. Ve yabancılar bize bakıp gülüyordu.
Eğer Türkiye kontrol edilebilir bir ülke olursa pazarlık da olmayacaktı. En büyük payı alması gereken ülke, topraklarının yanındaki oyuna seyirci kalacaktı. Bunu da bize benzeyenlerle yapıyorlardı...
İçerideki hiçbir fırtınanın nedeni TÜRKİYE değildir. Biz bir plana karşı çıktığımız için laboratuvarda üretilen sebeplerle gelirler... Geldiler, yine gelecekler.
Burada adam bulma sıkıntıları hiç yok. ABD içindeki kavga yakında burada farklı bir biçimde hissedilecek...
Çünkü kendi aralarında anlaşamadıkları için iki taraf da bizi yanına almak isteyecektir...
Değişik metodlarla... İngiltere'nin yaklaşımlarına ABD de cevap verecektir... Biz oyunu görüp ona göre adım atalım. Kısır tartışmaları bırakıp gerçeğe odaklanalım... Böyle büyürüz...

Takvim
15 Nisan 2017