Sesli Makale

Tarih 6 Ekim 2020..

Haber ajansları son dakika geçiyorlar:

“Kıbrıs’ta 1974’ten beri kapalı olan Maraş’ın bir kısmı kullanıma açılıyor.”

Haber içeriğinde de, şu bilgiler yer alıyor:

“KKTC Başbakanı Ersin Tatar, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ortak basın toplantısında, 1974’ten beri kapalı olan Maraş’ın sahil kısmının Perşembe gününden itibaren kullanıma açılacağını duyurdu.”

Bu haberin ajanslardan geçmesinin sonrasında bir saat değil, iki saat değil.. Bir gün değil.. İki gün değil..

Tam 3 gün sonra..

Ana muhalefet Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile, AK Parti’den ayrıldıktan sonra, pisliğinde mavi boncuk bulunan Ali Babacan bir görüşme yapıyorlar..

Tarih 9 Ekim 2020..

Görüşme sonrasında, gazetecilerden soru alınıyor..

Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünde bir kürsü ve mikrofon..

Ali Babacan’ın önünde bir kürsü ve mikrofon..

Gazeteci soruyor:

“Benim sorum, her iki genel başkana da olacak. Kapalı Maraş’ın sahil kısmı 46 yıl sonra yeniden açıldı. Bu konuya ilişkin bir değerlendirmeniz olacak mı acaba? Teşekkürler.”

Ali Babacan uyanık..

Maskeyi takıyormuş, çıkarıyormuş gibi oyalanıyor görünüyor..

Kılıçdaroğlu ise, gazetecinin sorusuna odaklanmış, dikkatle dinliyor..

Ve, soru bitip de, gazeteci “Teşekkürler” deyince..

5 saniyelik bir duraklama..

Kılıçdaroğlu bir şeyler diyecek ama..

Diyemiyor.

Sonunda ağzından şu kelime çıkıyor:

“Pardon?”

Gazeteci tekrar sorusunu açmak zorunda kalıyor:

“Kapalı Maraş’ın sahil kısmı efendim.”

Kılıçdaroğlu’nun hâlâ bön bön baktığından olsa gerek..

Gazeteci artık “O kadar da vicdansızlık yapmayayım, bir el uzatayım Genel Başkan’a” der gibi..

Kalkıp da “Kahramanmaraş’ın sahili yok ki?” diyeceğinden korkup..

“Kıbrıs’tan bahsediyorum..” diyor.

O sırada, Kemal Bey, kendisine yakın gazetecilere dönüp, “Bana lütfen yardım eder misiniz” modunda  göz teması kuruyor..

Kemal Bey’e tüyo vermeye çalışıyor ama o da biraz beceriksizliğinin kurbanı oluyor:

“Maraş.. Maraş..”

Kemal Bey tekrar soruyor: 

“Maraş?”

Soruyu soran gazeteci tekrar müdahale etmek zorunda kalıyor:

“Kıbrıs efendim.. Kapalı Maraş’ın sahil kısmı..”

İşte o dakikadan sonra, 83 milyonluk Türkiye’ye..

Ve dahi, 1 milyara yakın dünya genelindeki Türk nüfusuna da önderlik etmeyi düşünen Kemal Kılıçdaroğlu, jetonun düştüğünü, biraz de tersler şekilde, müjdeliyor:

“Anladım, anladım..” 

 Ve cevabı yapıştırıyor..

“Sahil kısmının açılması kararı verildiği” söylendi ya..

Oradan hareketle..

“Ben ana muhalefet partisi genel başkanıyım. Partimizin sözcüleri bile, ‘İktidar dünyanın en  iyi işini de yapsa, biz ona muhalefet ederiz’ demişlerdi. Benim de şimdi muhalefet etmem gerekir” diye düşünmüş olmalı ki..

Cevap veriyor:

“Maraş’ın tamamının açılması lazım. Niye sahilini açıyorlar? Niye tamamını açmıyorlar? Maraş’ın tamamını açacaklar. İki; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması için Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün devletler nezdinde girişimde bulunması lazım. Bunu yapacaklar. Madem Katar ile bu kadar dostsunuz; Katar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanısın.. Diğer devletler de tanısın.”

Hani soracaksınız, “Konu Katar’a nasıl geldi?” diye ama..

Tilkinin 40 fıkrası varmış..

Hepsi de tavuk üzerine..

Bunların da 40 kelimesi var ise..

Hepsi Katar üzerine..

Ve nihayetinde olayı Katar’a bağlayıp, “Nasıl gol attım ama” dercesine, etrafını süzüyor..

Kalesine giren topu göremiyor..

Bu yaşanan olayın üzerinden 10 ay geçti..

Maraş’ın sahil kısmı, o tarihte gezmeye açılmıştı..

Şimdi bir kısmı, faaliyete de geçmek üzere açıldı.

(Maraş, Kıbrıs harekatından bugüne kadar, uluslararası arenadaki baskılar sebebi ile, yerleşime kapalı. Dünyanın en yüksek gelir getirebilecek turistik potansiyeline sahip olmasına rağmen, o alandaki bazı mülklerin sahibinin Rumlar olması gerekçe gösterilerek, Türkiye’ye baskı kurulduğu için, 47 yıldır yerleşime kapalı. Öyle ki, kapalı olan o alan için, bir de Rum maliklerine, AİHM kararı ile tazminat bile ödüyoruz..)

CHP kafalılar, Maraş’ın, o da bir kısmının faaliyete geçmesi ile birlikte..

Ne kadar Batı uşağı olduklarını ispat etmek için..

Emperyal devletlerin kuklası olduklarını göstermek için..

“Bağımsız Türkiye” diye slogan atarken, patronlarına ise, “Biz size bağlıyız” emir tekrarı yapmak için..

Mesela dün, Cumhuriyet gazetesi birinci sayfadan manşet atmıştı: “Kapalı Maraş krizi!”

Hani Yunan gazetesi atsa, anlarım da..

Mustafa Kemal Atatürk’ün parasını verip kurdurduğu Cumhuriyet gazetesi atıyor, bu başlığı..

“Erdoğan’ın iç politika hesaplı açıklamasının dış yankısı büyük oldu” diye de giriş yapıyor, muhteremler..

“Yunan ve onların hamisi olan Avrupalı patronlarımızı kızdırıyorsunuz” demiyorlar da.. Diyemiyorlar da..

“İç politika hesaplı” diyerek, bir kılçık atıp..

“Maraş? Pardon?” diyen Kılıçdaroğlu’nun izinden giderek..

Maraş’ın bir kısmının bile faaliyete geçmesine takoz olmaya çalışıyorlar..

Hani şu sözler olmasa, bu kadar ağır yazmayacaktım ama..

Lütfen söyler misiniz, bu kendi vatanınıza hainlik değil de nedir?

İfade şu:

“KKTC’ye, ‘Cumhur İttifakı’ çıkartması yapan Erdoğan’ın kapalı Maraş’ın kısmen açılmasına yönelik açıklamalarına AB ülkeleri, ABD, Yunanistan, İngiltere ve İsrail’den tepki geldi. Türkiye ‘kışkırtıcılık’ ile suçlanırken Rumlar ve Fransa konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne taşıyor.”

Bir Türk gazetesi, böyle bir haber yazabilir mi?

yazının devamı