SİYASET

Abdurrahman Dilipak : Hilafet mi dediniz

Tarih
06 Mart 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Abdurrahman Dilipak

6 Mart 2015

Hilafetin ihyasını istiyoruz değil mi. Bizim de bir halifemiz olsun. Yeryüzünde örgütü ve temsilcisi olmayan tek din İslam.. Mustafa Kemal bu makamı ilga edeliden beri İslam coğrafyası şirazesi kopmuş kitap gibi, darmadağın.

Bakın, birlik gerçekleşmeden biri gelir halifelik iddia etmeye kalkarsa; o hilafet başınıza bela olur.. Birlik olunca, güçlü ve doğru bir hilafet inşası mümkün olur..

Sahi, daha biz, bırakın şii-sünni-selefiyi, bırakın sufileri bir araya getirmeyi, daha  nurcuları bir araya getiremez iken, bunca dini, mezhebi, etnik, siyasi, kültürel, kelami, felsefi ihtilaf varken bu işi nasıl başaracağız. Daha dün, iman, ihlas, uhuvvet diye ortaya çıkan nurcularımızı bir araya getiremiyoruz.

Halifeyi seçerken nasıl bir yol izleyeceksiniz. Seçilen kişiye itaat edecek misiniz gerçekten. Sakın o makamı ele geçirmek için bir birbirinize düşmeyesiniz.. Sizin lideriniz, örgütünüz, şeyhinizle halife dediğiniz zat ihtilafa düşerse kimden yana olacaksınız, ne yapacaksınız. Bunları iyi düşündünüz mü?

Halife zekatları toplamak isterse, malınızın hesabını verecek misiniz, borcunuzu ödeyecek misiniz..

Şimdi ne güzel, müslüman bir anne babadan doğmuşsanız, ya da müslümanım diyince müslüman kimliği alıyorsunuz.. Ölünce geliyorsunuz camiye.. Peki yarın doğunca, isminiz konulurken, 18 yaşına gelince cemaat kütüğüne kaydedilirken, farzı kifaye sorumlulukları pay edilirken, evlenirken camiye gelip, kütüğe adınızı yazdırmayı kabul ediyor musunuz. Mirasınızı pay ederken ya da ihtilaf ettiğinizde hakeme gidecek misiniz..

Sahi halifeyi niçin istiyorsunuz.. İstediklerinizin gerçekleşmesi için bedel ödemeyi, sorumluluk üstlenmeyi kabul ediyor musunuz?.

Ben de halifeye evet diyorum.. Halife Allah’ı ya da İslam’ı değil, bizi temsil edecek, yetkisini bizden alacak ve bize hesap verecek.. Müslümanların maslahatını gözetecek, hak ve sorumluluklarını koordine edecek.. Mali kaynaklarımızı, öğretim faaliyetleri, din hizmetlerini, tebliğ faaliyetlerini, farzı ayn ve farzı kifaye sorumluluklarımızı yerine getirmemiz için sorumluluk üstlenecek.. Dini vakıf, dernek ve kuruluşlar üzerinde denetim sağlayacak.. Kutsal mekanlarla ilgilenecek.. Bunların hepsi tamam da, bunları hangi usûl ve esasa göre yapacak. Bu konuda bir hazırlığımız var mı! Tarikatlar, dergahlar, mezhepler, tekke ve zaviyeler bu işin neresinde ve nasıl yer alacaklar.. Bu işlere kim nasıl karar verecek.

Mesela bana göre her cami çevresi, kendi cemaat temsilcisini ve diğer komite ve komisyonları, farzı kifaye sorumluluk grublarını seçmeli.. Cami cemaatine göre belli sayıda delege ilçe müftüsünü ve diğer kurulları seçmeli. İlçe delegeleri il müftü ve heyetini seçmeli.. İlde ilim, sanat, hukuk, basın, ticaret, meslek komiteleri filan da olmalı mesela. İl delegeleri ülke baş müftüsünü seçmeli. Ülkelerin müslüman sayısına göre uluslararası temsilci seçilebilir.. Bu zat Müslümanlar arası ilişkilerin koordinesini sağlayabilir. O ülkelerin yöneticileri ve diğer topluluklarla ilişkilerini koordine edebilir.

Bu arada Mehdi ve Mesih hemen geliyorsa böyle bir yapıya gerek var mı?

Böyle bir halife nerede oturmalı mesela. İstanbul mu, yoksa Mekke, Medine, Kudüs’te mi oturmalı. Mevcut Osmanlı’dan gelen hilafet makamının durumu ne olmalı.

Şiileri ne yapağız. Biliyorsunuz onlar hilafet değil, imamet yanlısı. Yani bu yapı sadece sünnilerle mi ilgili olmalı.

Görüldüğü gibi daha teorik olarak çözülmesi gereken bir sürü konu var.

Ama sanırım anayasal statüde özerk bir Diyanet bu yönde, doğru istikamette ileri doğru atılacak bir adım olacak.. Ama daha çok çalışmamız, düşünmemiz, ilmen ve ahlaken olgunlaşmamız gerekiyor.

Selâm ve dua ile..

YeniAkit

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YORUMLAR

  • HÜSEYİN ŞAŞMAZ

    09 Mart 2015 16:36
    1 0
    SEN NERESİNDESİN ? Bakın, birlik gerçekleşmeden biri gelir halifelik iddia etmeye kalkarsa; o hilafet başınıza bela olur.. Birlik olunca, güçlü ve doğru bir hilafet inşası mümkün olur.. Sahi, daha biz, bırakın şii-sünni-selefiyi, bırakın sufileri bir araya getirmeyi, daha nurcuları bir araya getiremez iken, bunca dini, mezhebi, etnik, siyasi, kültürel, kelami, felsefi ihtilaf varken bu işi nasıl başaracağız. Daha dün, iman, ihlas, uhuvvet diye ortaya çıkan nurcularımızı bir araya getiremiyoruz. Halifeyi seçerken nasıl bir yol izleyeceksiniz. Seçilen kişiye itaat edecek misiniz gerçekten. Sakın o makamı ele geçirmek için bir birbirinize düşmeyesiniz.. Sizin lideriniz, örgütünüz, şeyhinizle halife dediğiniz zat ihtilafa düşerse kimden yana olacaksınız, ne yapacaksınız. Bunları iyi düşündünüz mü? Halife zekatları toplamak isterse, malınızın hesabını verecek misiniz, borcunuzu ödeyecek misiniz.. Şimdi ne güzel, müslüman bir anne babadan doğmuşsanız, ya da müslümanım diyince müslüman kimliği alıyorsunuz.. Ölünce geliyorsunuz camiye.. Peki yarın doğunca, isminiz konulurken, 18 yaşına gelince cemaat kütüğüne kaydedilirken, farzı kifaye sorumlulukları pay edilirken, evlenirken camiye gelip, kütüğe adınızı yazdırmayı kabul ediyor musunuz. Mirasınızı pay ederken ya da ihtilaf ettiğinizde hakeme gidecek misiniz.. Sahi halifeyi niçin istiyorsunuz.. İstediklerinizin gerçekleşmesi için bedel ödemeyi, sorumluluk üstlenmeyi kabul ediyor musunuz?. Ben de halifeye evet diyorum.. Halife Allah’ı ya da İslam’ı değil, bizi temsil edecek, yetkisini bizden alacak ve bize hesap verecek.. Müslümanların maslahatını gözetecek, hak ve sorumluluklarını koordine edecek.. Mali kaynaklarımızı, öğretim faaliyetleri, din hizmetlerini, tebliğ faaliyetlerini, farzı ayn ve farzı kifaye sorumluluklarımızı yerine getirmemiz için sorumluluk üstlenecek.. Dini vakıf, dernek ve kuruluşlar üzerinde denetim sağlayacak.. Kutsal mekanlarla ilgilenecek.. Bunların hepsi tamam da, bunları hangi usûl ve esasa göre yapacak. Bu konuda bir hazırlığımız var mı! Tarikatlar, dergahlar, mezhepler, tekke ve zaviyeler bu işin neresinde ve nasıl yer alacaklar.. Bu işlere kim nasıl karar verecek. Mesela bana göre her cami çevresi, kendi cemaat temsilcisini ve diğer komite ve komisyonları, farzı kifaye sorumluluk grublarını seçmeli.. Cami cemaatine göre belli sayıda delege ilçe müftüsünü ve diğer kurulları seçmeli. İlçe delegeleri il müftü ve heyetini seçmeli.. İlde ilim, sanat, hukuk, basın, ticaret, meslek komiteleri filan da olmalı mesela. İl delegeleri ülke baş müftüsünü seçmeli. Ülkelerin müslüman sayısına göre uluslararası temsilci seçilebilir.. Bu zat Müslümanlar arası ilişkilerin koordinesini sağlayabilir. O ülkelerin yöneticileri ve diğer topluluklarla ilişkilerini koordine edebilir. Bu arada Mehdi ve Mesih hemen geliyorsa böyle bir yapıya gerek var mı? Böyle bir halife nerede oturmalı mesela. İstanbul mu, yoksa Mekke, Medine, Kudüs’te mi oturmalı. Mevcut Osmanlı’dan gelen hilafet makamının durumu ne olmalı. Şiileri ne yapağız. Biliyorsunuz onlar hilafet değil, imamet yanlısı. Yani bu yapı sadece sünnilerle mi ilgili olmalı. Görüldüğü gibi daha teorik olarak çözülmesi gereken bir sürü konu var. Ama sanırım anayasal statüde özerk bir Diyanet bu yönde, doğru istikamette ileri doğru atılacak bir adım olacak.. Ama daha çok çalışmamız, düşünmemiz, ilmen ve ahlaken olgunlaşmamız gerekiyor. NOTİ; DOĞRU SÖYLÜYORSUN PEKİ SEN BU KONUDA NE YAPTIN.? http://youtu.be/Bd5KG8VK_eo O KADAR KAFAN ÇALIŞIYORDUDA NEDEN MÜCDEHİD OLMA YOLUNA GİRMEDİN.? MEDYADAKİ İSLAM ALİMLERİ SIFATINDAKİ DÜZENBAZLARIN BAZILARINI ANLADIK https://www.facebook.com/video.php?v=810181955669284&set=vb.100000324607185&type=3&theater https://www.facebook.com/video.php?v=795894980431315&set=vb.100000324607185&type=3&theater https://www.facebook.com/video.php?v=583479761672839&set=vb.100000324607185&type=3&theater https://www.facebook.com/video.php?v=546486135372202&set=vb.100000324607185&type=3&theater https://www.facebook.com/video.php?v=614348788585936&set=vb.100000324607185&type=3&theater https://www.facebook.com/video.php?v=832545903432889&set=vb.100000324607185&type=3&theater https://www.facebook.com/video.php?v=868449683175844&set=vb.100000324607185&type=3&theater https://www.facebook.com/video.php?v=872105912810221&set=vb.100000324607185&type=3&theater HİZB-UT TAHRİR'DEN HİLAFETİ KURMAYA DAVET https://www.facebook.com/video.php?v=884284901592322&set=vb.100000324607185&type=3&theater PEKİ SEN KİMSİN ??? HAİNLERDEN Mİ YOKSA CAHİLLERDEMNİ ? VEYA SEN AŞAĞIDAKİ KATOGORİLERİN HANGİSİNİN İÇİNDE YER ALIYORSUN ? O zamanki müslüman saflar aynen şu şekilde belirmektedir: I) Allah yolunda cihadda pek ağır davrananlar... Ve başkalarını da bu yola dâvet edenler. Sonra, müslümanlar büyük bir musibete uğrarlar da kendileri muharebeye çıkmadıkları için kurtulurlarsa, bunu kendileri için bulunmaz bir ganimet kabul ederler, kendileri için büyük bir hüsran olarak telakki eden ve elde edilen ganimetten kendilerine birşey düşmediği için dünyayı ahirete değişenler. II) Bunların aralarında kendilerinden olan muhacirlerde vardır. Me k k e ’de cihad yasak iken, düşmanla göğüs - göğüse çarpışmak için hamaset duyguları alevlenen bu şahıslar — M e d i n e ’de cihanı emrini sabırsızlıkla bekliyorlardı. İçlerinde; ne olurdu Allah biraz daha müsamaha gösterseydi de cihadı şimdi farz kılmasaydı diye temennide bulunanlarda eksik değildi. III) Bir kısmı - eğer kendisine bir iyilik dokunursa — bunu Allah’a havale ederken, bir kötülük anında da Hz. Peygambere hağlıyordu. Bunu Allah’a olan imanından değil, sırf kumanda mevkiini yaralamak ve bunun etrafından bir takım görüşler serdetmek için yapıyorlardı. IV) Bunlar arasında Resûlullahın huzurunda (S.A.V.) itaatini belirten daha kapıdan çıkar çıkmaz söylediklerinin yanına aslı astarı olmayan yeni yeni lâflar katıştıran kimselerde bulunuyordu. V) Bazıları tahkik edilmemiş şayiaları müslüman saflar arasın da yayıyorlardı... Sözün nerden gelip nereye gittiğini bilmeden sırf fitneye sebebiyet vermek için böyle yapıyorlardı. VI) Bütün bu emir ve tevcihâtın yegâne kaynağının Allahü Taalâ olması hususunda içlerinde şüphe besleyen kimseler de vardır. Bunlar da talimat ve emirlerin bir kısmının Allahü Taalâdan olmayıp, Resûlullah’ın (SA..V.) kendisinin uydurduğunu zannediyorlardı!... VII) Bir kısmıda —bundan sonraki dersin başında görüleceği gibi — sırf müslüman cemaati ikiye ayırmak için bazı münafıkları müdafa etmeye kalkışıyorlardı... Bu şekilde bir hareketin, imanı tasavvurdaki ve kumanda mevkiindeki intizamsızlıktan ileri geldiği düşünülebilir. (Diğer yönden bu ve benzeri durumlarda kumanda vazifesi ve bununla ilgili meselelerde toplu bir anlayışın mevcud olmayışı da buna sebeb olarak gösterilebilir...) Binaenaleyh bütün bunlar münafıklardan müteşekkil bir veya iki cemaat halinde idiler. a — Münafıklar. b — İmam zayıf olanlar. İmam zayıf olanlar... Evet, kendilerinde iman şahsiyetinin henüz teşekkül etmediği kimseler... — Her ne kadar bunların bir kısmını muhacirler teşkil etsede... Mühim olan bir veya iki topluluğun müslüman saflarında bulunmuş olmasıdır — İslâm cemaatı Medine ’de yahudilerin, Mekkede müşriklerin çevirdiği bir düşman çemberiyle karşı karşıya idi. Bütün Arap yarımadası bitkin bir halde neticeyi bekliyordu... Çünkü müslüman saflar arasında fitne ve fesat belirmişti. Bunun için uzun bir eğitime ihtiyaç gösteriyordu. Bitmeyen bir cihadın bayrağını açmak artık kaçınılmaz hâle gelmişti!. işte bu derste bu cihad örneklerini ve bu terbiye metodunu göreceğiz... Nefislerde ve İslâm saflarında gizlenmiş bulunan bütün dertlerin çarelerim öğreneceğiz. Ve bütün bunların bir dikkat ve incelik içerisinde yürütüldüğünü, bu saflara kumanda eden Kuran metodu ile terbiye eden Peygamberin sabrıyla canlı olarak beliren sabır örneğini müşahede edeceğiz. a) Biz bu meseleyi son derece nazik görüyoruz. Dikkat edilecek olursa müslüman mücahitler ferdi olarak, seriyyeler halinde veya cihadla görevli askeri birlikler halinde çıkmıyorlar. «Silâhlanarak» çıkıyorlar. Yani silâhla teçhiz edilmiş seriyyeler ve bölükler halinde çıkıyorlar cihada.. Ve yahut ta toptan mükemmel bir ordu halinde seferber oluyorlar. Çünkü etraflarında bulunan bütün topraklar kendilerini bir ateş çemberi halinde sarmıştır!. Dört bir yandan başka - başka düşmanların kordonu altında kalmışlardır. Ajanların bir kısmınıgizlımünafıklar teşkil ediyordu. Yahut ta fırsat gözleyen düşmanlardan olupta münafıklar veya yahudiler tarafından beslenenler. http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/2015/03/o-zamanki-musluman-saflar-aynen-su.html?spref=fb
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;