Sesli Makale

12 Ocak 2015

20 Aralık günüydü.

17 Aralık operasyonunda gözaltına alınanların sorgusu sürüyordu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz, İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok’u aradı.

“İyi birisi olduğunuzu söylüyorlar. Tanışmak için en kısa sürede ziyaretinize geleceğim” dedi.

Selami Altınok, ”Ben sizi tanıyorum. Birkaç kez işadamlarıyla birlikte Erzurum’a kayak yapmaya gelmiştiniz” karşılığını verdi.

Bu karşılık Zekeriya Öz’ün pek hoşuna gitmedi. Hemen sözü soruşturmaya getirdi.

“Polis fezlekesini hemen göndersinler” dedi.

Ama yetinmiyor. Bir süre sonra kalkıp bizzat Emniyet'e geliyor oradan doğruca Mali Şube’ye giriyor. Fezlekeyi bir an önce göndermeleri için baskı yapmak üzere.

17 Aralık operasyonunu yürüten Savcı Celal Kara ise aynı sıralarda Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan Sıralı’yı aradı. Hakan Sıralı, Yakup Saygılı’nın soruşturma dosyasından alınması üzerine 18 Aralık günü bu göreve atanmıştı. Polis fezlekesini incelemeye ihtiyacı vardı.

Ama hem Zekeriya Öz hem de Celal Kara Mali Şube üzerine baskı yaparak, eski Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı zamanında hazırlanan polis fezlekesinin göreve yeni atananlar tarafından imzalanarak kendilerine gönderilmesini istiyorlardı.

Operasyon 17 Aralık günü başlamıştı ve hala devam ediyordu. Gözaltına alınan 29 kişinin tamamının ifadesi ise tamamlanmamıştı. Soruşturma sürecinde tespit edilen suçların delilleriyle birlikte fezlekede yer almasının yanı sıra şüpheliler lehine olan delillerin de dosyada yer alması gerekiyordu. Daha da önemlisi ise fezlekelerin CMK’da yer alan usul hükümlerine uygun olması şartı aranıyordu. Gözaltına alınanların suçlamalara karşı savunmalarına da fezlekede yer verilmeliydi. Oysa gözaltındakilerin bir kısmının ifadesi henüz tamamlanmamış, görevi yeni üstlenen Mali Şube Müdürü Sıralı ve yardımcısı Nazman henüz polis fezlekesini inceme imkanı bulamamışlardı.

Ancak savcılar fezlekenin gönderilmesi konusunda ısrarlıydılar.

17 Aralık günü operasyonu başlatıp, 18 Aralık günü dosyadan el çektirilen eski Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı ise 24 saat içerisinde tam 504 sayfalık bir polis fezlekesi hazırlamıştı. Fezlekeye konulan tapelerden, yer verilen fotoğraflardan, ara başlıklardan da anlaşıldığı üzere fezleke operasyondan önce hazırlanmıştı. 24 Saat içinde bırakın 504 sayfalık fezlekeyi yazmalarını,  sadece fosforlu kalemle altını çizmeleri bile yetişmez.

O gün iki savcının dosyadan el çektirilen Yakup Saygılı tarafından daha önce hazırlandığı anlaşılan fezlekenin gönderilmesi için baskı yaptığı sırada iki tutanak düzenlendi.

Bu tutanaklardan biri Mali Şube’deki paralel polislere aitti.

1.Tutanak:

Yakup Saygılı operasyondan alınmıştı ama Mali Şube’de aynı ekipte yer alan Başkomiser Mehmet Akif Üner, Komiser Hüseyin Korkmaz ve polis memuru Hakan Ürkmez tarafından hazırlanan tutanakta kısaca şöyle deniliyordu:

“Üst yazı tarafımızca hazırlanıp sırası ile paraflandıktan sonra 19.12.2013 günü Şube Müdür Yardımcı Vekili olarak atanan Emniyet Amirimiz Arzum Nazman’a 20.12.2013 günü Saat:10.20’de paraf için sunulmuştur”

Soruşturmaya 1 gün önce atanan Emniyet Amiri Arzum Nazman’a 20 Aralık günü üst yazıyla bir fezleke sunuluyor ve Nazman’ın bunu incelemeden savcı Celal Kara’ya sevk etmesi  isteniyordu.

Her sorumlu polis müdürü gibi Arzum Nazman ve Hakan Sıralı da fezlekeyi incelemek istediler. Zaten incelemeden gönderseler suç işlemiş olurlardı. Çünkü takipsizlik kararında da görüldüğü gibi deliller CMK’ya uygun olarak toplanmamış, iddialar delillendirilmemiş ama polisler Anayasa’nın 100.maddesine aykırı olarak halen görev başındaki Türkiye Cumhuriyeti Bakanları için, ”Örgüt lideri” tanımlaması yapmıştı. Meclis’te Soruşturma Komisyonu kurmaya ya da adliyede yargılama yapmaya ihtiyaç yoktu. Paralelin polisleri fezlekeyi düzenlemiş, yargılamayı yapmış, bakanları örgüt lideri olarak ilan etmiş. Geriye bir tek infazları kalmıştı.

Paralelci polisler tuttukları tutanağı imzalamadan önce, hangi saatte tutulduğunu da yazdılar.

“Saat 13:00”

Aynı saatte bir tutanak daha tutuldu. İşte bu kumpasın tutanağıydı. Altında Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan Sıralı ile onun yardımcısı Arzum Nazman tarafından tutulan tutanak.

Altında, ”Saat 13:00” yazan ikinci tutanak da diyebiliriz buna.

“20.12.2013 günü Saat 13:20 sıralında tarafıma sunulan 504 sayfalık hazırlanan fezlekeyi okuyup değerlendirip Şube Müdürüne yeterli zamanda sunmama imkan bulunmadığından konu Şube Müdürümüze iletilmiş bu esnada Şube Müdürümüzün de Savcı Celal Kara tarafından arandığı anlaşılmış, tarafımızdan konu savcı beye aktarıldığından ve konu geçmişinden bilgimizin olmamasının ve fezlekeyi okuyup, tarafına sunulmasının imkansız olduğu, konunun proje üzerinde uzun zamandır çalışan personel tarafından hakim olunduğu onların da bu konuyla ilgili bir tutanak tanzim ederek bizim de bir tutanak hazırlayarak fezlekenin en kısa zamanda okunmadan ve imzalanmadan tarafına gönderilmesi istenmesi üzerine; İş bu tutanak imza altına alınmıştır. 20.12.2013”

İki tutanak ve bir resmi yazı.

Tabii ki sadece tutanak tutmakla bitmiyor bu iş. Fezleke imzalanmadan, üst yazısız olarak,

Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan Sıralı imzasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderiliyor.

20 Aralık tarihli yazıdan son bir cümleyi paylaşmak istiyorum:

“Ekli tutanaklarda izah edildiği üzere Cumhuriyet Savcımız Celal Kara tarafından... tutulan tutanaklarla birlikte imzasız olarak istenilen 2013/C-758 sayılı fezleke yazımız ekte sunulmuştur”

Şimdi siz bu zihniyetle yapılan operasyondan, operasyondan önce hazırlanan fezlekeden, fezlekenin okunmasına dahi izin vermeden, imzasız ve ön yazısız olarak kendisine gönderilmesi için baskın yapan savcılardan adalet bekleyeceksiniz.

Şimdi siz hakkında soruşturma yaptığı Ali Ağaoğlu’nun parasıyla tatil yapan Zekeriya Öz’ün rüşvet ve yolsuzlukla mücadele ettiğine inanmamızı isteyeceksiniz.

Bari milletin aklıyla alay etmeyin.

YeniŞafak