Sesli Makale

Kontrollü gerginlik denilen mefhum gerek kurumlar arası münasebetlerde gerekse de devletler arası münasebetlerde zaman zaman kullanılarak bir netice elde edilmeye çalışılır.

Ülkesindeki telekulak skandalları ve küresel ekonomik sorunlar ile başı fena hâlde sıkıntıda olan Miçotakis yönetimi de son zamanlarda Türkiye ile kontrollü bir gerginlik oluşturma derdinde. Lakin sorun şudur ki kontrollü diyerek başlattığınız gerginlik ya kontrol altında tutulamazsa ne olur?

En sonda söyleyeceğimi o zaman en baştan söyleyeyim, yıllardır çözüme kavuşmayan birçok sorunun çözüm kapısı aralanabilir ve bu Yunanistan’a son derece pahalıya patlar.

Hayır hayır, asla bir savaş çığırtkanlığı yapmıyorum.

Ne yani, NATO görevinde faaliyet yürüten uçakları hedef alarak radarlarınızı kilitlediğinizde siz kışkırtma yapmış olmuyorsunuz da bunun üzerine ortaya çıkabilecek ihtimalleri yazıyorum diye ben mi kışkırtıcılık yapıyorum?

İKİ ÜLKE DE DİKEN ÜSTÜNDE!

Türkiye de Yunanistan da en ufak kontrol dışı bir gelişmeyi tolere edemeyeceği çok hassas dönemlerden geçiyor. Türkiye’de 2023 yılında yapılacak seçimler birçok sebepten dolayı son derece kritik bir seçim olacak. Biden’dan Macron’a, Hamaney’den Esad’a, FETÖ’den PKK’ya kadar çok geniş bir yelpazede bu yönde bir beklenti var. Hatta sadece beklenti yok, bazı noktalarda göz yumamayacağımız sahaya sürülmüş hakikatler var.

Türkiye’de toplumun önemli bir bölümü bu seçimlerde Cumhur İttifakı kazandığı takdirde altılı masanın dağılacağına, masaya her cenahtan destek çıkan yapıların ise kazanan ile yeni bir seviyeden farklı bir münasebet ihdas edeceğine inanıyor.

Toplumun bir diğer bölümü ise; kazanılacak bir seçim ile yirmi senedir deviremedikleri bir iktidardan kurtularak ütopyalarının gerçek olacağına inanıyor.

Yunanistan’da ise kimlik tanımını Türk karşıtlığı üzerinden yapan bir yapılanma yıllardır mevcut. Türkiye’de haber dahi olmayan birçok konu Yunanistan medyasında manşet haber olabiliyor.

Türk düşmanlığı üzerine yürütülen bir endoktrinasyon süreci kilise-devlet iş birliği ile yıllardır sürdürülüyor. Bu tohumların nasıl ürüne dönüştüğünü anlamanız için birkaç ay Yunanistan’da yaşamanız kâfidir.

Tamam, Türkiye’den herhangi bir Yunan adasına birkaç günlüğüne giden bazı kafalar konuyu birkaç meze ismi ile Türk Yunan dostluğuna falan getirebiliyor, hatta birkaç tabak mezeye Kıbrıs’ı Rum’a peşkeş çekmek dahi isteyen sakil kafalılar peydah olabiliyor ama konu bu kadar aymazlığı kaldırabilecek bir konu değil.

Toplum kesimlerinin bu kadar keskin fay hatları ile bir diğerinden ayrıldığı coğrafyalarda, bazı konuları tolere edebilmek son derece güçtür. Türkiye’de de bu kadar keskinleşen bir rekabet ortamında Yunanistan’ın yapabileceği bir çılgınlık, işte bu atmosfer içerisinde kolaylıkla tolere edilmeyebilir ve bu da kontrollü bir gerginliği sıcak bir çatışmaya döndürebilir.

Belki de bu konjonktür doğrultusunda ileri hudut karakolu hâline getirdikleri Yunanistan ile Türkiye’yi bir erken doğuma sürüklemenin yapı taşları döşenmeye devam ediyordur.

Rusya’yı Ukrayna sahasında, Çin’i Tayvan’da sınayan akıl, bizi neden bu ileri karakol üzerinden sınamasın ki?

Ama Yunan halkına ve Yunanistan’a yazık olmaz mı?

Ukrayna halkının ızdırabı kimin umurunda oldu ki Yunan’ın ızdırabını kendi ızdırabı olarak görsün!..

           ***

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları

İki gün önce tüm yurtta kutlanılan Zafer Bayramı etkinlikleri çok şükür olması gerektiği nizama kavuştu. Hatırlayanlar bilir, 30 Ağustos törenleri Genelkurmay Karargâhı ve Orduevlerinde yapılır, Genelkurmay karargâhındaki törenleri Genelkurmay Başkanları kabul eder ve Başbakan dâhil cümle devlet erkanı üniformalı bürokrasinin önünden tazim ile geçerlerdi.

Orduevlerinde verilen kokteyller ise kılık kıyafet eleğinden geçirildiği için başbakan bile olsanız eşinizi orduevindeki kutlamalara getiremezdiniz.

yazının devamı