Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Güney sınırlarımızı garanti altına alacak yeni müjdelerimiz olacak” demişti. Bu müjdelerin ne olduğunu araştırmıştım. İki seçenek ön plana çıkıyordu. Biri Tel Rıfat meselesiydi. Ruslarla temas vardı. Hatta Rusların talebi üzerine Türk-Rus ortak devriyesi yeniden başlamıştı. Ruslar PKK’yı oradan çıkarabilir ya da kendisi çıkıp “Buyrun siz temizleyin” diyebilirdi. Yazmıştım (Suriye’den Bir Değil İki Müjde Gelebilir, 1 Kasım).
Dolayısıyla, Tel Rıfat’a yönelik SMO operasyonu aslında bekleniyordu (Orada Kandil kökenli 6 bin PKK’lı var). Ancak HTŞ’nin ve rejim karşıtı bazı grupların 27 Kasım Çarşamba başlattığı Halep saldırısı sürpriz oldu. Daha büyük sürpriz, rejim savunma hattının çok hızlı çökmesi, rejim karşıtlarının Halep gibi stratejik bir kenti çok kısa sürede ele geçirmesiydi. Muhalifler kendilerinin bile beklemediği bir sürede birliklerini Hama’nın kapısında buldu.
HALEP OPERASYONUNU KİM YAPTI?
Arayan soranlardan biliyorum… Rejim karşıtlarının hamlesiyle ilgili pek çok şüphe dile getiriliyor. Bölgesel denklemi, İran’ın bölgeden tasfiye edilmesine yönelik süreci dikkate alanlar konuyu ABD/İngiltere ve İsrail yönlendirmesine kadar götürüyor. Yaşananlar nedeniyle öfke duyan bazı bölgesel aktörler ise operasyonu doğrudan Türkiye ile ilişkilendiriyor. Kimileri Türkiye’nin bir dahli var mı yok mu öğrenmeye çalışıyor. Ruslar da bu soruyu Ankara’ya sordular. Oysa ben fotoğrafın tek bir sebeple açıklanmayacak kadar karmaşık olduğunu düşünüyorum. Ancak Halep meselesinin Türkiye kısmıyla ilgili birkaç şey söylemeliyim.
Yaşananların, “Türkiye destekli bir SMO operasyonu olmadığını” yazmıştım (Masa Yeniden Kuruluyor: Sahte Bayrağa Dikkat, 29 Kasım). Türkiye’nin hassasiyeti, rejim ve Hizbullah militanlarının boşalttığı yerlere terör örgütü PKK’nın girmemesiydi. SMO burada devreye girecekti ve Tel Rıfat ve mücavir bölgeler terör örgütünden temizlenecekti. Nitekim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da bunu doğrular nitelikte konuştu. “Halep’te yaşanan çatışmalara Türkiye müdahil değil” dedi.
NORMALLEŞME LİSTEDEN DÜŞÜRÜLDÜ
Ancak Türkiye’nin olaylara müdahil olmaması, bir kenarda oturup izleyeceği anlamına da gelmiyor. Orası Türkiye’nin sınırıdır. Yaşanacak her şey doğrudan Türkiye’yi ilgilendirir. Küçük bir karmaşa mülteci sorunundan terör ve güvenlik boyutuna kadar pek çok başlıkta Türkiye için sorun oluşturabilir. İdlib’e Rus bombardımanı ya da rejim/İran unsurlarının geri püskürtme çabası da benzer sorunlara yol açabilir. Bu ihtimale göre de hazırlık yapıldığını düşünüyorum.
Ama sonuçta rejim karşıtlarının Halep saldırısı, Türkiye’nin Esad’la normalleşme umudunu kaybettiği bir döneme denk gelmiştir. Bakınız.. Türkiye’nin Suriye’deki terör unsurlarına operasyon için tercih edeceği zamanı üç parametre belirleyecekti. ABD seçimleri, Türk-Amerikan müzakereleri ve Ankara-Şam diyalog süreci. Ankara, Şam’la diyalog konusunda çok ısrarcıydı. Ancak rejim, normalleşme için Türk askerinin Suriye’den çıkmasını şart koştu. Hatta İran’ın talebiyle buna Irak’taki Türk askerlerini de ekledi.
Bunun üzerine Ankara, Şam’la diyalog sürecini, Suriye’ye bir operasyon için dikkate aldığı kıstaslar arasından çıkardı (Bakınız; Suriye’de PKK’yı Bekleyen Senaryo, 22 Ekim). Cumhurbaşkanı Erdoğan “Küçük çıkar hesapları bir kenara bırakılmalı” dedi.
Bu çerçeveden bakıldığında, Türkiye olup biteni izlememektedir. SMO Türkiye ile yakın ilişkidedir. Ama SMO dışındaki rejim karşıtları da Türkiye’ye rağmen bir girişimde bulunamaz. Bulunursa bunun ağır sonuçlar doğuracağını herkes bilir. Rejim karşıtları uzun bir süredir bu saldırıyı yapmak istiyordu. Türkiye bu kez bu girişime “dur” dememiştir. Olan budur. Zamanlama (timing) da buradadır.
FIRAT’IN BATISI İÇİN KONJONKTÜR UYGUN
Yeniden terörle mücadeleye dönelim. Soru şudur: Tel Rıfat temizlendikten sonra yeni bir hedef var mı, varsa neresi olacak?
Halep’te yaşananlar Washington’un “SDG Türkiye için tehdit değil” tezini çökertti. Terör örgütü PKK, Halep düşerken Tel Rıfat’ı terk etmesi ve çatışma yaşanmaması için kendisine verilen süreyi suistimal etti. Hizbullah’ın boşalttığı yerlere girerek yayılmacı ajandasını açığa çıkardı.
Böylece konjonktür, Fırat’ın batısını terörden tamamen temizlemek için uygun hale geldi. Bu, Münbiç’in Ankara’nın radarına gireceğini gösterir. Ama daha önemlisi Ayn el-Arab/Kobani’dir. Orası turpun büyüğüdür. Fırat’ın doğusu ABD gözetiminde olduğundan Trump koltuğa oturmadan bu konuda bir adım atılacağını sanmıyorum. Ancak o bölgedeki gelişmeler yakından izlenmeye başlamıştır. Ayn el-Arab’da yaşanacak bir hareketlilik terör örgütünün koridor hayaline öldürücü darbeyi vuracaktır.
Hiç yorum yapılmamış
803 kez izlendi
865 kez izlendi
503 kez izlendi
1433 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.