GÜNCEL

Serdar Arseven : “HELİKOPTER OLAYI” VE “ALGI” OPERASYONU!

Tarih
02 Haziran 2017
İzlenme
Kişi
Yazar
Serdar Arseven
 Acılarımıza yenileri ekleniyor.

Hiçbir ay yok ki, “Oh, huzurlu bir şekilde idrak ettik!” diyebilelim.

“Rahmet ve bereket ayı”nda da şehit haberleri almaya devam ediyoruz.

İşte…

Hemen her gün terör saldırıları sonucu şehit veriyorken, bir de “kaza” denilen korkunç olayın acısı yaktı yüreklerimizi.

Şırnak Şenoba'dan havalanan helikopter kalkıştan 3 dakika sonra, yüksek gerilim hattına takılarak düşüyor ve 13 kahramanımızı daha şehit veriyoruz.

Allah rahmet eylesin.

Mekânları Cennet olsun.

Önce, FETÖ ile mücadelenin yargıdaki simgeleri arasında yer alan bir Başsavcımız “kaza” sonucu şehit oluyor…

Ardından…

15 Temmuz Darbe girişimine karşı çıkan “Kato Kahramanı” Generalimiz!..

Yargılanan FETÖcülerin şehit yakınlarıyla ve gazilerle alay edercesine  “şov” yaptığı bir süreçte, böylesine müessif bir hadise meydana gelince….

Vatandaş da şüpheleniyor haliyle…

KAZA MI, CİNAYET Mİ?

Olayın meydana geliş şekline baktık….

Bu işten anlayanları dinledik…

 “Kaza” olma ihtimali kuvvetli.

Olmayabilir mi?..

İhtimal yok değil ama…

Bir “kamikaze” operasyonu vs. olduğu yönünde bulgu, bilgi de yok.

Tabii, “tesadüfler” üst üste gelince de kamuoyunun şüphelenmesini de normal karşılamak lazım. 

FETÖ ile mücadelede simgeleşmiş Başsavcımızın “kaza” denilen bir hadise sonucu şehit olmasından sonra…

Helikopter olayından üç gün evvel İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'yu ağırladığı esnada, Sayın Cumhurbaşkanı ile yaptığı telefon görüşmesinde  “terörle mücadelede elde edilen başarıları” anlatırken nasıl mutlu olduğu gözlerinden okunan bir Generalimiz de şehitler arasında.

KATO kahramanı, Şehit Tümgeneral Aydoğan Aydın, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin başarılı olmasını engelleyen isimlerden aynı zamanda.

“Kışladan kimse çıkmayacak” emriyle darbe girişiminin başarısızlığa uğramasına büyük katkı sağlayan bir kahraman.

Generalimizin silah arkadaşıyla birlikte müessif helikopter hadisesi sonucu şehit olduğu gün, MGK toplantısı var, bu da bir not.

Hafızalarda çok canlı;

FETÖ ile mücadelenin simge isimlerinden  Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper, FETÖ'nün en güçlü olduğu illerden Denizli'de, alelacele “kaza” olduğu ilan edilen “tuhaf” bir hadise sonucu şehit edildiğinde, kamuoyundan  “kaza değil cinayet” sesleri yükselmişti.

Kamyon “kazası”nın Susurluktan kalan acı hatırası var; Kahraman Valimiz Merhum Recep Yazıcıoğlu'nun da katledildiği il Denizli.

Hadiseler birbiri ardına gelince, şüphe bulutları yoğunlaşıyor haliyle.

FETÖ'nün devlet içinde hâlâ varlık ve etkinliğini sürdürdüğüne ilişkin kanaat çok yaygın.

Tarihimizin en büyük ihaneti niteliğindeki 15 Temmuz darbe girişimine imza atabilecek…

Rus uçağını düşürebilecek ve Rus Büyükelçisi'ni katledebilecek evsafta bir terör örgütünden bahsediliyor.

Kamudan 10'ar binlik partiler halinde atıyorsun, yetmiyor, devleti ele geçirirken yedeğin yedeğinin yedeğini de planlamış bir acayip organizasyon bu.

15 Temmuz ana darbe davasında sergilenen tiyatroyu görüyorsunuz; şehit yakınlarını derinden yaralayan manzaralar meydana geliyor…

Dalga geçer gibi,  “Eninde sonunda biz kazanacağız!” mesajını verir gibi halleri var.

 

ERDOĞAN'IN AVUKATI'NDAN ÖNEMLİ UYARILAR!

 

FETÖ davalarına müdahil olarak katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Mustafa Doğan İnal'ın Sabah'tan İsa Tatlıcan'a söyledikleri çok ilginç.

Diyor ki;

İlk ifadelerinde örgütü itiraf eden FETÖ'cü askerlerin beyinleri cezaevlerinde yeniden yıkandı. Ağız birliği içinde FETÖ'yü savunmaları örgütsel faaliyet. Mahkemeler FETÖ'cü askerlerin şovuna izin vermemeli!”

Sayın Cumhurbaşkanı'nın avukatı, FETÖ'nün bugün dahi cezaevlerinde beyin yıkama faaliyeti gerçekleştirebildiğini söylüyor!..

Nasıl oluyor bu, alan hakimiyeti onlarda mı?

 

FETÖ'de numara çok;  “taraftarlarına” moral olsun diye sanıklara “komik” savunmalar yaptırıyor!

Mesela…

Biri der ki;

ByLock kullandım  da sorun hele niye kullandım?”

-Niye kullandın?

“Ben” diyor;

“Çok çapkın bir adamım. Barları marları çok severim. Karımı aldatmak için by lock programından istifade ettim!”

Eminim ki bu ifadeyi okuyan yurt içi ve bilhassa yurt dışındaki FETÖcüler “Aferin oğlum!” diyorlardır…

“Şeytan'ın bile aklına gelmez bu kadarı!”

Derin Organizasyon…

FETÖ'nün siyasetteki ve medyadaki  ayakları niteliğindeki bir takım sözde  “Statükocu Unsurlar”ın, FETÖ'nün toparlanma çabalarına verdiği stratejik destekler üzerinde de durmak lazım.

Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmeyi hedefleyen “organize çalışmalar” bunlar.

 

 15 Temmuz ihanetinin “güdümlü darbe” olduğunu  öne sürmenin, “gerçekleri ortaya çıkartma çabası” ile filan uzaktan yakından alâkalı olmadığını zerre aklı olan herkes görüyor.

Yapılanın,  “MİT tırları IŞID'e silah gönderiyordu!” yaygarasından farkı yok.

Vatandaş; 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı bugün kimler nerelerde olurdu, kimler perişan edilmişti ve FETÖ, iktidarı siyasetteki hangi FETÖ destekçileri ile paylaşılmıştı,  çok iyi biliyor.

Biliyor da…

Yapabilecekleri sınırlı.

 “FETÖcüler, FETÖcü olmayanları FETÖcü diye ihbar edip, toplumsal muhalefet hareketini güçlendirmeye çalışıyor!” iddialara ayyuka yükselmiş…

Vatandaş tedirgin.

Tam da bu ortamda, yüreğimizi yakan “helikopter hadisesi” geliyor…

Ve hemen her yorum sahibi, “Kaza değil katliam!” diyor.

Düşünmek lazım; aceleci değerlendirmeler, peşin hükümler kimlerin işine yarar?

 “Ne kazası, yüzde yüz cinayet” yargısının bu kadar çabuk yaygınlaşması da, “şüpheli” bir durum değil mi?

ALGIYI YÖNETMEK ŞART!..

Ortam çok kirli.

Algıyı da maalesef ülke düşmanları yönetiyor.

Vatandaşlar, büyük bir hadise meydana geldiğinde en sağlıklı bilgiyi nereden, ne şekilde alabileceklerini bilemiyor.

Düşman organize, memleket sevdalıları el yordamıyla mücadele etmeye çalışıyor.

Algı operasyonundaki “yetersizlik” büyük ölçüde “kültürel ve sosyal iktidar” alanındaki iktidar sıkıntısından kaynaklanıyor.

Vatansever insanımız, teröre öfkesini dile getirirken kimi vakit algı operasyonlarına hizmet eder durumlara düşebiliyor.

FETÖ'yü kullanan güçler, Türkiye'yi içeride ve dışarıda çaresiz duruma düşmüş bir ülke gibi göstermeye çalışır ve bunu da bir ölçüde başarırken…

Girdiği bütün seçimleri tur bindirerek kazanmış, ülke ekonomisine hükmeden bir siyasi hareket algıyı yönetemiyor.

Bu birçok sebebi olan bir durum.

“Medyamız”ın kritik dönemlerde “organize tavır” sergileyemediğini görüyoruz.

Yapılan işlerde “ustalık” yok.

“Merkez medya” işlevini hâlâ elinde tutan bazı ” kanallar “objektif”miş gibi yaparak sübjektif yayıncılığın dik alasını sergiliyorlar.

“Konuk” seçimleri bile ustaca; “deve dişi gibi” muhaliflerin karşısına, pasif isimleri çıkartarak, ince ince doğratıyorlar.

Şekil şartları tamam, görüntüye baktığınızda “objektif yayıncılık” yapıyorlar ama gerçekte Sayın Erdoğan ve AK Parti'yi kıydırıyorlar.

Muhalif isimler;  AK Parti'nin ekonomiyi batırdığını, dış politikada iflas ettiğini, yolun sonuna geldiğini söylerken…

Karşısına yerleştirilen “AK Parti” destekçisi (!) yazarların   gülümsemeleri, söz kendilerine geldiğinde de, “Bu kadar konuştun da ne söyledin?” sorusunu hak eden laflar etmeleri sıkça karşılaşılan tablolardan.

Bir taraf görüşünü net bir şekilde ortaya koyarken, karşısındaki “savunucu”, kaçak cevaplar veriyor…

Öte yandan…

 “Bu tarafta” ise, yani “Yerli ve Milli Medya” denilen kesimde ise, “Erdoğan savunuculuğu”, “Gör beni Ey Reis, En Hakiki Reisçi Benim!” kıvamında gerçekleştiriliyor.

Böyle bir “savunma” tarzının “savunulana” fayda mı sağladığı yoksa zarar mı verdiği tartışılır.

Türkiye içinde, yurt dışında büyük bir “algı yönetme” sıkıntımız var.

Bu algı işi “yerli otomobil” işinden de önemli.

Algınızı bozarlarsa, ekonominizi  bozarlar.

Ülkeyi yönetemez hale getirirler!

Durumdan şikayet edip çekilmiş olmayalım.

Tekliflerimiz;

Öncelikle, önemli hadiseler meydana geldiğinde kamuoyunu sağlıklı bir şekilde bilgilendirecek mekanizmaların kurulması lazım.

Ne bileyim; bunlar Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı gibi kurumlarımızın resmi web siteleri olabilir, ya da bir başka Devlet Birimi.

Vatansever vatandaşlar, hangi durumda nasıl hareket etmeleri gerektiğini daha sağlıklı bir şekilde bilebilir böylece.

İkincisi; “Sosyal Medya Organizasyonu”nun artık derli toplu bir şekilde yapılması gerekiyor.

Bir de…

Yerli ve Milli Medya”nın etkinliğini arttırmanın yollarını aramak.

Ülke savunmasını “ustalıkla” gerçekleştirebilecek programlar ortaya koymak.

GOYGOY'u gören Erdoğan sevdalılarından bir bölümü kanal değiştiriyor, “kararsızlar” ise büsbütün uzaklaşıyor.

Marifet; “kararsızları” da etkileyebilmekte.

Kimse objektif olamaz.

Erdoğan dostları da düşmanları da objektif davranamaz.

Mesele, neyi nasıl yaptığında…

Mecelle'den;

“Usul esasa mukaddemdir!”

Yani;

 “Usul esastan önce gelir!”

Vakit dalga geçilecek, goygoyla iş götürülecek vakit değil.

Süre gittikçe daralıyor ve tehdidin boyutu her geçen gün büyüyor!

Bu da şart!..

Milat
2 Haziran 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;