SİYASET

Nihat Nasır : Bir komplo teorisi

Tarih
02 Haziran 2022
İzlenme
Kişi
Yazar
Nihat Nasır

Başından beri, kendilerine ‘Milleti İttifakı’ diyen oluşumun, Cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül olacağını savunuyorum.

Bu, yeni bir proje değil.

2018’de de teşebbüs edilmiş, Gül’ün, yaptırdığı anketlerde Erdoğan karşısında hezimet yaşayacağını görmesiyle vaz geçilmiş eski bir proje…

İddia odur ki, her şey ve herkes Gül için tam hazır hale gelmişken, hezimete uğrayacağını anlayan Bay Abdullah, Akşener’e haber göndererek aday olması için ricada bulunmuş ve bu vesile ile, “madem konsensüs yok ben de aday olmuyorum” deme imkanı bulmuştu.

O gün Akşener’in, tabir-i amiyane ile ‘kıyağı’ nedeniyle bozgundan kurtulmuştu.

 *

Projenin banisi, şu anki Amerika başkanın partisi…

2018’de iktidarda olmadıkları için fazla ses etmediler ama bugün için yegâne projeleri bu.

Biden, başkan olur olmaz da hazırlıklar hız kazandı.

Neredeyse bütün büyükelçiler sıraya girdi Gül’le görüşmek için.

Hemen ardından da Deva kuruldu zaten…

 *

Deva’nın İstanbul il teşkilatı bütünüyle, geçmişte FETÖ’nün gençlik kolları gibi çalışan “Genç Sivillere’ emanet edildi. Tabii bunların “ağabeyleri” de bir tür “ajans”  rolü üstlendiler.

 *

Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanlığına hazırlayan irade, ittifak yapacak unsurların senkronize bir biçimde hareket edebilmesini çok önemsiyordu.

Lakin “7 benzemezi” bir araya getirip bunların ahenkle hareket etmelerini sağlamak hayli zor bir işti.

Sorunları parça parça çözme yaklaşımı ile işe başladılar.

Önce, CHP içerisindeki çalkantıları kontrol altına almak için harekete geçildi.

Akabinde ise muhtemel adaylar yadsınmayarak sahneye sürüldü.

Öyle ki, herkes, ‘Amerika’nın adayı galiba Ekrem İmamoğlu’ diyecek noktaya getirildi.

 *

Diğer muhtemel adaylar da aynı şekilde sahaya sürüldü.

Seçime tam 1 yıl kala, en önemli aday ekarte edildi, hem de en ateşli taraftarları eliyle.

Diğerlerinin bir adayı olmadığı için CHP’nin stabil hale getirilmesi, adaylık meselesiyle ilgili çok büyük bir mesafe kat etmek anlamına geliyordu.

CHP içindeki diğer bir potansiyel aday Mansur Yavaş’ı çok rahat halledeceklerini varsaydıklarından, vitrindeki asıl aktöre çevrildi gözler.

Kemal Kılıçdaroğlu’na…

 *

Kılıçdaroğlu, hiçbir iddiası olmayan, bırakın iddiayı kendisine ait hiçbir fikri ve fiili olmayan, hatta bir özne bile olmayan bir enstrümandır sadece…

Oysa CHP tabanının, İmamoğlu’nun harcanmasını ancak Kılıçdaroğlu’nun aday olması halinde makul bulabileceği de bir gerçek…

Bir yanda “çatı aday Abdullah Gül olacak” tezi, diğer yanda CHP’lilerin kıymetlisini adaylık iddiasını öne çıkararak harcayan Kılıçdaroğlu…

Çelişki gibi görünüyor değil mi?

Zahiren öyle ama ‘komplo teorimiz’ bu çelişkiyi izale etmek için var zaten.

 *

Abdullah Gül’ü Erdoğan’dan farklı görmeyen hatırı sayılır bir kitle var CHP’de.

Bunların karşısına doğrudan doğruya Gül’ü getirirseniz, kaçınılmaz olarak eli boş dönersiniz.

Gül’ün adaylığı fikrini akılcı bir noktaya taşıyabilmek için bir süreç gerekiyordu.

İmamoğlu’nun harcanması (tabii ileride Yavaş’ın da harcanması) bu sürecin çok önemli kilometre taşlarından biriydi.

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;