Sesli Makale

16 Nisan 2015

ABD’de yayınlanan Huffington Post gazetesi, Katar’ın arabuluculuğunda Türkiye ile Suudi Arabistan’ın Suriye’ye müdahaleyi görüştüğünü yazdı.
Haberde, Beşşar El Esed yönetimini devirmek için Türkiye’nin karadan asker göndereceği ve Suudi Arabistan’ın da operasyona hava desteği sağlayacağı iddia edildi.
Yemen’de Husilere ve devrik lider Ali Abdullah Salih’e karşı başlatılan “Kararlılık Fırtınası Operasyonu” ile birlikte benzer bir operasyonun Suriye’ye de yapılabileceği düşüncesi gündeme gelmiş ve bu yöndeki talepler yoğunlaşmıştı.
Bu nedenle Huffington Post’un haberi Türkiye’de olduğu gibi Arap sokağında da geniş yankı uyandırdı.
Türkiye – Suudi Arabistan ilişkilerini yakından takip eden Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı, haberin doğru olduğunu fakat haberde belirtilen ayrıntıların “dakik” olmadığını yazdı.
Planın henüz son şeklini almadığını söyleyen Kaşıkçı, birkaç gün önce de bu yaz muhaliflerin Beşşar El Esed’in kalesi Lazkiye’ye ulaşabileceklerini ima etmişti.
New York Times yazarlarından Thomas Friedman’a konuşan Obama’nın Arapların Suriye’de Beşşar El Esed’in işlediği korkunç cinayetlere ve insan hakları ihlallerine karşı savaşmamasından duyduğu şaşkınlığı ifade etmesi ise ABD’nin böyle bir operasyona yeşil ışık yakabileceği mesajı olarak değerlendiriliyor.
Bana ulaşan bilgilere göre, Türkiye’ye gelerek bu konuda gayri resmi görüşmeler yürüten ve kulis yapan isimlerden biri de Kuveytli düşünür Abdullah El Nefisi.
El Nefisi’nin Türk yetkililere “Mısır’daki İhvan hassasiyetinizi şimdilik bir yana bırakın” tavsiyesinde bulunduğu söyleniyor.
Yemen ve Suriye için Ankara’nın darbe karşıtı tavrını yumuşatarak Türkiye ve Mısır’ı aynı koalisyon içinde buluşturma çabası da diyebiliriz buna.
Ankara’nın şu ana kadar bu konudaki tavrı gayet net.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahran dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamalar ve Mısır ile ilişkilerin düzelmesi için Mursi ve arkadaşlarının serbest bırakılmasını şart koşması bu tavrın en açık göstergesi.
Mısır’da normalleşme olmadan Türkiye hiçbir yerde darbecilerle aynı koalisyon içinde yer almamalı.
Mısır için ileri sürülenlere benzer şartlar Birleşik Arap Emirlikleri için de konulmalı.
“Siyasal İslam”a karşı savaşın öncülüğünü yapan Abu Dhabi, uzun bir süredir dört kıtada Türkiye’ye karşı örtülü bir savaş yürütüyor.
BAE Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed’in komutasında verilen bu savaşın kısa sürede sona ermesi beklenmemeli.
Ankara, muhataplarına şu mesajı anlayacakları dilde vermeli:
“Ya BAE Türkiye aleyhine yürüttüğü faaliyetlere son verecek ya da Türkiye BAE’nin yer aldığı hiçbir koalisyona katılmayacak.”
Bu noktada Suudi Arabistan da artık seçimini yapmalı.
Riyad’ın Mısır’daki darbeye verdiği desteğe rağmen Müslüman Kardeşler de dâhil olmak üzere Pakistan’dan Endonezya’ya İslami hareketler “Kararlılık Fırtınası Operasyonu”na desteklerini açıkladılar.
Bu desteğin işin sonunda BAE ve Mısır tarafından İslami hareketlere karşı savaşta kullanılması kabul edilemez.
Yemen’de de Suriye’de de Mısır’ın ve BAE’nin desteğine ihtiyaç yok.
Hava operasyonlarının yanında kabilelerin ve Müslüman Kardeşler’in Yemen kolu Islah Partisi’nin desteklenmesi yeterli.
Suriye’de de aynı şekilde muhaliflere ihtiyaçları olan silahların verilmesi rejimin sonunu getirecektir.
Abu Dhabi ve Kahire, Suudi Arabistan’ı Türkiye’yle ve Müslüman Kardeşler’le işbirliği fikrinden vazgeçirmeye çalışıyor.
Muhammed Bin Zayed, önceki gün kalabalık bir heyetle Riyad’daydı.
Kral Selman, BAE Veliaht Prensi’yle görüşmedi.
BAE, Yemen’e yapılan müdahale sonrası Islah Partisi’nin yeniden öne çıkmasına şiddetle karşı.
Suudi Arabistan’ın yeni kralının ise bu konuda farklı düşündüğü biliniyor.
Benzer yaklaşımlar ve görüş ayrılıkları Suriye konusunda da geçerli.
Suudi Arabistan rejimin devrilmesini isterken, Beşşar El Esed’in ailesini Dubai’de ağırlayan BAE’nin önceliği İslami gruplara karşı savaş.
Suriye’ye müdahale planını biraz da bu konulardaki tavırların netleşmesi şekillendirecek.

Diriliş Postası