13 Aralık 2014
Cumayı yarıladık...
“İnternet fenomeni” lakaplı meçhul kişinin “büyük operasyon yapılacağı çok sayıda gazetecinin de içinde bulunduğu 400 kişinin gözaltına alınacağı” şeklindeki bombası şimdilik boşa çıkmış görünüyor. Anlaşılan Zaman yazarları beyhude gecelediler gazetelerinde. Dumanlı’nın ateşli konuşması da havada kaldı.
Amaç neydi acaba? Gerçekten olacak bir operasyonun bombasını erken patlatıp iptal ettirmek mi; yoksa olmayacak bir operasyon etrafında taraftarları heyecanlandırıp safları sıkıştırmak mı?... Önümüzdeki günlerde işin kokusu çıkar ve hep birlikte öğreniriz.
Ama şu var ki, bu tip kehanetler epeydir sürülüyor pazara. Üstelik sadece twitter’da müstear isimlerle değil; basbayağı gazete köşelerinden gerçek isimlerle yazılan ve “şu şu gazeteciler kendine dikkat etsin, yakında kodesi boylayacaklar” yollu “istihbari” yorumlar da okuyoruz. Demek ki, bu tip haberlerle dehşet havası yaratma çabası içinde olanlar her iki tarafta da var ve anlaşılan her birinin de ayrı bir hesabı var.
***
Biz asıl meseleye dönecek olursak...
Hükümet, paralel yapıyı devletten temizleme iradesini gün aşırı en tepe isimlerin ağzından tekrarlıyor ama bu konuda zorlandığı da anlaşılıyor. Kulislerle konuşulanlara bakılırsa, aradan geçen bir yıla rağmen paralel yapı hâlâ poliste ve yargıdaki varlığını güçlü bir biçimde sürdürüyor. İktidarın kullanabileceği idari yetkiler sınırlı, hukuki mücadele ise doğası gereği yavaş ve zor yürüyor. Somut belge ve tanıklıklara dayanan sağlam ve ikna edici iddianameler yazmanın zorluğu ortada. Özellikle karşınızda 40 yıldır karda yürüyüp izini belli etmemekte ustalaşmış bir yapı varsa...
Ne yazık ki, bu zorlu koşulların paralel yapıyla mücadelede ciddi hatalara ve zaaflara yol açtığını görmek zorundayız. Ortalık ispat edilemeyen iddialarla, hedef genişleten suçlamalarla dolu. Meşru bir mücadele zaman zaman haksız öç alma girişimlerine dönüşebiliyor. Basında büyük bir bilgi kirliliği var ve böyle ortamlarda hep olduğu gibi, kavga ortamını iktidar nezdinde temayüz etmek için fırsata dönüştürmeye çalışan bazıları “kavgada yumruk sayılmaz” mantığıyla doğru-yanlış vurabildikleri kadar vuruyorlar.
Ortaya çıkan her kötülüğü, aydınlanmamış her olayı ilgili ilgisiz cemaate bağlama refleksi, gerçek bağların da şüpheyle karşılanmasına neden oluyor. Çok önemli suçlamalar herhangi bir delil ortaya koymaksızın ileri sürülebiliyor. Bu ortam, gerçek iddiaları da zayıflatıyor, kuşkuları artırıyor, kamuoyunu söylenen hiçbir şeye inanmama noktasına doğru getiriyor. Yürütülmesi gereken teşhir faaliyetlerini etkisizleştiriyor. Gerçekle yalan birbirine karışıyor. Yalanlar deşifre oldukça gerçekler de gücünü kaybediyor.
Oysa biz bu filmi daha yakın bir zaman önce gördük. Darbe davalarında, gerçeklerle yetinmeyip “daha gösterişli”, “daha etkili” suçlamalar icat etmek için yapılan operasyonlar yüzünden özde sağlam bir davanın elimizden kayıp gidişine ve sonuçta davalıları “kahraman” haline getirişine tanık olduk.
Şimdi benzer hataları nasıl tekrarlarız?
Silahlı bir yapı olmadığını gayet iyi bildiğimiz Paralel Yapı’yı “terör örgütü” olarak yargılamaya kalkmanın, İlker Başbuğ’u terör örgütü lideri olarak yargılamaya ne kadar benzediğinin farkında değil miyiz? Devlet içinde illegal bir yapı oluşturmaktan yargılamak yerine, sanki terör örgütü kurmak tek vahim suçmuş gibi, böyle bir zorlamaya girişmek niye?
Eğer HDP’nin cemaatle gizli ilişkileri biliniyorsa ve bu en yetkili ağızdan açıklanıyorsa, bu açıklamanın delilleriyle birlikte yapılması gerekmez mi?
Kısacası, “Darbe girişimi söz konusuysa her şey teferruattır” mantığıyla gidilebilecek yolun çok uzun olmadığının bir an önce görülmesi gerekiyor.
Her şey için çok geç olmadan...
Akşam
YORUMLAR
700 kez izlendi
770 kez izlendi
555 kez izlendi
2078 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.