Sesli Makale

Peşinen söyleyeyim..

Şu cümlede minnacık bir samimiyet var ise, Pervin Buldan’ı alkışlarım.

Kendisini ölümüne savunurum.

Nedir o cümle?

“6-7 yıl önce alıkonulan bir asker annesinin ricası üzerine devreye girmiş olmamı, insani girişimimizi dahi utanmadan saldırı gerekçesi yapmaktadır.”

Evet..

İnsanlar iyiniyetle bir adım attıklarında..

Elde somut bir aksi veri olmamasına rağmen, farklı bir niyetle hareket ettikleri yönünde suçlama yapılması, vicdansızlıktır.

Gerçekten, bir asker annesinin ricası üzerine, Pervin Buldan devreye girmiş, insani girişim olarak, rehin tutulan askeri getirip ailesine kavuşturmuş ise..

Kimsenin bu olayı diline dolayıp, “Pervin Buldan, PKK nezdinde itibarlı birisi” demeye hakkı yoktur.

Kimsenin, bir askeri, ailesine kavuşturmak için yapılan görüşmeleri itibarsızlaştırmaya hakkı yoktur.

Yine..

Silahların susması için..

Askere kurşun sıkılmaması, polise saldırılmaması için, Kandil’e gidilip, orada sadece bu amaçla bir görüşme yapılmış ise..

 Kimsenin, bu görüşmeyi terör faaliyeti kapsamında yapılmış bir görüşme gibi göstermeye hakkı yoktur..

“Ben çözüm sürecinde, 3 ay öncesinden, 6 ay öncesinden itibaren, bir tane askere kurşun sıkılmadığı, sıkılmama sözü verildiği dönemde, silah bırakma sözü verildiği için Kandil’e gittim.. Askere polise kurşun sıkmama sözü devam etsin diye gittim” denildiği an.. Bu mealde cümleler kurulduğu an..

Bunlar samimiyetle dillendirildiği an..

Kan akmasını durdurmak için Kandil’e giden insanı, benim suçlamam mümkün değil.

Çünkü Kandil’e gidişi, PKK’nın faaliyetlerine devam etmesi için değil..

Tam aksine, PKK’nın silahı bırakması için..

Kandil’e gidişi, PKK’nın eylemlerine meşruiyet kazandırmak için değil, saldırılarını  sonlandırması için.

Bu tespiti yaptıktan sonra..

Gelelim, gerçeklere..

Kandil’e, PKK’nın silahı bırakması için gittiğini söyleyip, orada al takke ver külah, “Ne yapabiliriz de, bu silah bırakma noktasındaki köşeye sıkışmışlığı sonlandırırız, tekrar silaha başvurma bahaneleri üretir, sonra da devleti suçlarız”ın görüşmesi yapılmış ise..

İşte o zaman da, kimse kusura bakmasın..

Bizim aklımızla alay eden Pervin Buldan’ların yüzlerine tükürmek, boynumuzun borcudur..

Peki, Pervin Buldan’lar, hangi konumda?

Kandil’e, devletin isteği üzerine ve gerçekten kendileri de kan akmasını durdurmanın gerekliliğine inanarak ve bunu gerçekleştirmek üzere mi gittiler?

Yoksa..

PKK’nın köşeye sıkışıp, silah bırakma sözü verdikten sonra, “Ne yapalım, ne edelim de, silah bırakma sözünü devreden çıkaralım”ın bahanelerini görüşmek için mi Kandil’e gittiler?

Nasıl anlarız?

PKK’nın Gara katliamından anlarız..

5 yıldır PKK rehin olarak tuttuğu 13 insan gerçeği doğru mu?

Doğru..

Bu konuda, ne PKK’nın, ne ABD’nin, ne de bizim küçücük bir şüphemiz var mı?

Yok..

Bu durumda, istekleri dışında Gara’da tutulan 13 insanın sadece özgürlüklerinin kısıtlanması açısından bile, PKK’nın suçu kesin mi?

Kesin..

“Ben Kandil’e, devletin bilgisi altında gittim. Orada çekilen fotoğrafı göstererek bizi PKK ile devletin haberi olmadan görüşmeye gitmiş gibi gösteremezsiniz” diyenlere bu noktada hemen soralım..

“PKK, 13 kişiyi rehin tutarak, suç işlemiş midir!”

Buna verecekleri cevap, Kandil’e hangi niyetle gittiklerinin de delili olacaktır.

PKK’ya terör örgütü gözü ile mi bakıyorlar, yoksa kahraman olarak mı, bu soruya verecekleri cevap ile ortaya çıkacaktır.

Kandil’e, “PKK silah bıraksın” diye mi, yoksa “PKK silah bırakmasın” diye mi gitmişlerdir, o da ortaya çıkmış olacaktır..

Kandil’e, “Silahı bırakmak için şu ana kadar yapılanların dışında neler yapılabilir”i konuşmak için mi, yoksa “Ne yapıp ne edip, bu silah bırakma işini sonlandırmak gerekir” diye mi gidilmiştir, ortaya çıkacaktır..

Dün grup toplantısında, Pervin Buldan konuştu da konuştu..

Bir defacık olsun, son olay bağlamında da olsa, PKK için “terör örgütü” ifadesini kullandı mı?

PKK’nın, 13 kişiyi rehin tutma işleminde suçlu olduğunu söyledi mi?

Hayır..

O zaman aklımızla alay edercesine, “Biz Kandil’e silah bırakmaları için gittik” niye deniliyor?

Siz, PKK’nın elindeki silahı, suç olarak görmüyorsunuz ki, silahı bırakmalarını da isteyesiniz..

Siz tam aksine..

“PKK silahı bırakırsa, Güneydoğu’da kim bize oy verir ki? PKK silahı bırakmasın.. Bölge halkını tehdit etsin.. Bizim milletvekilliğimiz sürsün” niyetindesiniz..

Bunun için Kandil’e gittiniz.

Olabilir, devlet size başka bir niyetle gitmeniz için çağrıda bulunmuştur..

Ama siz, kendi kafanızdaki ile Kandil’e gitmişsinizdir..

Yoksa..

PKK 2015 Temmuz’unda niye tekrar silaha başvurdu?

“PKK değil, derin devlet, iki polisi vurdu” diyorsanız..

Bir anlığına kabul edelim..

Peki sonrasındaki eylemleri de mi, derin devlet gerçekleştirdi?

Yollara döşenen bombalar..

Asker aracının geçişinde patlatılan tek bomba da değil..

Biri patlıyor..

150-200 metre mesafeden patlamayı seyreden terörist gruptan biri video çekimi yaparken, diğeri de arkadan gelen askeri aracı tarıyor..

Bu da mı yalan?

Bu da mı, derin devletin işi, Pervin Buldan?

Hendek siyasetinizi unuttuk mu sanıyorsunuz?

Sur ilçesini PKK’lılar adeta ele geçirdiklerini sanarak, giriş çıkışı durdurduklarından, bunu hangi akla hizmet ile, savundunuz?

Kandil’e silahlar sussun diye gitti iseniz, Sur ilçesinde niye silahları savundunuz?

Gerçekten, iyi niyetli iseniz..

Gerçekten ülkede kan akmasını istemiyor iseniz..

Ankara’nın göbeğinde, İstanbul’un ortasında, İzmir’in merkezinde sivil insanların olduğu yerlerde bile bombalar patlatan bir örgütün Sur ilçesini işgal etme girişimine niye sahip çıktınız?

Tamam, çözüm sürecinde, 2 yıllık bir süreçte, PKK askere, polise kurşun sıkmadı..

Siz de, diyelim ki, Kandil’e bu çözüm sürecini destekler tarzda gittiniz, ve silah bırakılması için fedakarlık yaptınız.

Bir anlığına kabul ediyorum..

Peki söyler misiniz?

Sur ilçesindeki PKK’lıları niye savundunuz?

“Onlara operasyon yapmayın” derken, kan akmasını önlemek mi istiyordunuz, yoksa PKK’nın bölgeyi ele geçirmesini mi istiyordunuz?

Sur’dan başlayarak,PKK’nın tüm bölgede terörist tehdidini her bireyin aklına yerleştirmek mi istiyordunuz?

Doğru söylemiyorsunuz ama.. Tamam, kabul edelim.. 

yazının devamı