Cumhuriyet tarihinin en büyük belgeli yolsuzluklarından birisi olan, CHP il binasının satın alınmasında kullanılan balya balya avrolar, deste deste dolarların, çantalarla taşındığının kamera kayıtları ile ifşa olmasına rağmen, yargılaması maalesef ağır çekim yapılıyor..
Duruşma aylar sonrasına verilmişti..
Ve daha ilk duruşmada.
“Dakika bir, gol bir” denildi..
Dosyanın kilit isimlerinden CHP eski il başkanı Canan Kaftancıoğlu, “Hastayım hakim bey, duruşmayı erteleyin” dilekçesi yolladı..
Hani yatakta yatmasını gerektiren bir hastalığı olsa..
“Allah şifa versin” diyeceğim..
Kendisi de doktor olan Canan Kaftancıoğlu, sanki başka bir gün alamıyormuş gibi, mahkemeye de saygısızlık edecek şekilde, büyük ihtimalle göz muayenesi türünden kıytırık bir randevuyu gerekçe göstererek, mahkemeye gelmekten kaçtı.
Bir yandan “cumhuriyet tarihinin belgeli en büyük yolsuzluğu” diyoruz.
Diğer taraftan, yolsuzluğun merkezindeki isim, duruşmaya eften püften bir gerekçe ile gelmiyor, kaçıyor..
Mahkeme de buna boyun eğiyor..
Mahkemeler genelde, “hastanede yatmayı veya evde dinlenmeyi zorunlu kılan bir rapor mu var” diye sorarlar ama..
Dikkat ediniz, bu sefer ki rapor bile değil..
“Hastanede muayene randevum var” demiş, mahkemede ifade vermekten kaçmak için, Canan hanım..
Hastanede muayene randevun varsa, mahkemede de, yolsuzluğun hesabını verme randevun vardı..
Ki, mahkemenin randevusu, çok daha önceden belliydi..
Ama gelmedin. Sanıyorsun ki, ifade iki ay ertelenince, olay unutulacak..
Hayır, olay unutulmayacak..
Mahkemeye geleceksin, “Biz bu yolsuzluğu yaptık, iktidara gelirsek, daha nice yolsuzluklar yapacağız, millet şaşıp kalacak” demeye mecbur kalacaksın..
Diyebilirsiniz ki, “Canan hanım dün duruşmaya gelseydi ne diyecekti ki?”
Siz de haklısınız.
Dünkü duruşmaya gelenler ne demiş ki, gelmeyen de duruşmaya katıldığında, işin esası ile ilgili bir şey desin..
Buyrun okuyalım, gelenlerin ne dediklerini..
Canan hanımın avukatı gelmiş mesela..
Demiş ki:
“Siyasi partilerin mali denetimini Anayasa Mahkemesi yapar. Suça konu olayla ilgili Anayasa Mahkemesine, CHP hakkında 2019’da denetim yapılıp yapılmadığının sorulmasını talep ediyorum..”
İşe bakın siz.
Karşımızdaki kişi, CHP’nin eski İstanbul İl Başkanı’nın avukatı..
CHP hakkında, Anayasa Mahkemesi’nin 2019 yılı mali denetim raporu var mı yok mu, bilmiyor.
Bilmiyor mu, yoksa “Cumhuriyet tarihinin en büyük belgeli yolsuzluk dosyasından beraat almamız mümkün değil.. Dosyayı oyalayıp, kamuoyunun dikkatinden kaçırmamız lazım” mı diyor..
Hakim soramamış..
“Siz yoldan geçerken mi buraya gelmiştiniz.. 2019 yılından bugüne 5 yıl geçmiş. 5 yıllık süre içinde, bu denetim yapılıp yapılmadığı konusunda bir bilginiz yok mu?”
İddianame hazırlanalı 3 ay olmuş.. Mahkeme de bu süre içinde soramamış, rapor var mı yok mu, diye..
Hakim bey belki de.
“Ya avukat bana sorarsa, ‘3 aydır bu dosya, sizin önünüzde.. Siz niye sormadınız’ der diye çekinmiştir..”
Doğru ya..
Hakimin de çok önceden bunu sorması gerekirdi..
Hatta dahasını söyleyeyim..
Can Atalay’ın iki ayda bir yaptığı başvuruyu, anında karara çeviren ve bir de basın bildirisi ile kamuoyuna duyuran Anayasa Mahkemesi’nin sekreteryası da..
Şimdiye kadar çoktan, 2019 mali denetim raporu var mı yok mu, açıklaması gerekirdi..
Açıklamadı..
Ben iddiaların ilk ortaya saçıldığı günlerde Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesinden araştırmıştım. 2020 raporu vardı ama.. 2019 yoktu.
İşe bakın siz.. Gerçekten o yıl atlandı ise.. Tam skandal..
Peki dünkü duruşmaya gelen sanık yok mu?
Var..
Mesela, eski Maltepe Belediye Başkan Danışmanı Melih Morsümbül gelmiş ve demiş ki:
“Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç beni aradı. Para dolu çantayı şu adrese bırak dedi. Ben de bıraktım..”
Bu tür olaylar her gün tekrarlanan türden olaylar olmalı ki.
Rüşvet paraları hemen her gün, bir adreslere bırakılıyor olmalı ki. Bunu basit bir olay gibi anlatan danışman, devamında da diyor ki:
“Görüntü yasa dışı elde edildi. 6 ay boyunca ben ve ailem hedef gösterildi”
Ay, çok çok özür dileriz Morsümbül..
Sen para dolusu çantayı, nerden aldın, niye aldın, ne karşılığında aldın ve kime, ne karşılığında verdin anlatma..
Biz seni hedef göstermekten dolayı, senden binlerce defa özür dileyelim..
Bir başka sanık, CHP’li Şişli Belediye Başkanı’nın Yardımcısı Onur Öksel.
O da diyor ki:
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş’i o tarihte tanımıyordum. Parti adına bağış toplamadım. Ben de bağış yapmadım.”
Eeee...
O zaman isminin anlamını hak ediyor musun hak etmiyor musun anlamamız için, söyler misin Onur efendi:
“Çanta dolusu parayı sana kuşlar mı getirdi?”
Söyle de, biz de o kuşların bulunduğu alanda biraz dolaşalım..
“Bak bak, ‘ahmak’ dedim diye, bana ceza verecekler” diye son günlerde tepinen Ekrem İmamoğlu’nun organize ettiği sanıklar çetesi, aklımızla alay etmeye devam ediyorlar..
Sanıklar adına konuşan avukat Ahmet Özdemir şu savunmayı yapıyor:
“İddianamede bağışta bulunanlar konusunda herhangi bir şey yazmıyor.”
İddianamede yazmıyor ise..
Buyrun siz açıklayın, avukat bey..
Kim bağışta bulunmuş?
İBB’nin hangi ihalesi, kime verilmesi karşılığında o bağışlar yapılmış?..
Buyrun söyleyin..
Veya.. Hangi kaçak kat için, hangi müteahhitten alınan rüşvet parasıdır o çantadaki dolarlar..
Buyrun anlatın..
Siz anlatmayacaksanız, kim anlatacak?
Parayı toplayanlar sizler.
Parayı taşıyanlar sizin müvekkilleriniz.
Ama “savcı yazmamış” diyorsunuz..
Siz açıklayın, biz gazetemizde manşet yaparız.
Savcı da iddianamesine ekler..
Ama siz, bağış deyin..
Kimden bağışın alındığını söylemeyin..
Çünkü aslında o paralar bağış değil, rüşvet paraları olsun..
Savcı da konuyu daha fazla araştırmadan..
İddianameyi hazırlasın..
Basit bir ceza ile sizi kurtarmaya çalışsın..
YORUMLAR
1654 kez izlendi
722 kez izlendi
486 kez izlendi
564 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.