Sesli Makale

Ulusalcıların gazetesi Sözcü, dün bir haber yapmış.

“Okurlarımızın dikkatine” diyorlar!

Ben Sözcü okuru değilim ama, mesleğimiz gereği her gün, “ne diyorlar” diyerek baştan sona okuduğum için, bu açıklamalarını da okumak zorunda kaldım.

Bir yandan ulusalcı geçinip, diğer yandan MİT Mensubu’nun şehadeti üzerinden ailesini tahkir edecek yayın yapabilen Sözcü gazetesinin haberi şöyle:

“Google’ın haberler ve keşfet uygulamaları, bir süredir iktidara yakınlığı ile bilinen medya kuruluşlarına daha fazla yer verirken, bağımsız medyaya daha az yer veriyordu. Mayıs ayında yapılan seçimlerden sonra bu durum daha da tuhaf bir hal aldı.”

Sözcü gazetesi, hani şöyle bir başlık atsaydı, belki daha da iyi olurdu:

“Google Ak Partili oldu!”

Sabahtan akşama kadar, gazetelerini boş verin, Google’ın da sayesinde sosyal medya alanında Tayyip Erdoğan’a hakaret üstüne hakaret eden Sözcü gazetesi, “Google da Tayyipçi oldu, bizi de artık göstermiyor” diyecek de, şimdilik birazcık utanıyor.

Yaptıkları “yalan haberleri”, attıkları “iftiraları” unutuyorlar, daha düne kadar Ak Parti’nin kanun değişiklikliğine giderek, Google Amerika’da nasıl vergiye tabi ise, Avrupa’da nasıl vergiye tabi ise, Türkiye’de de vergiye tabi olması için adım attığında, Amerikalı şirketin yanında duran Sözcü gazetesi, şimdi utanmadan “Google bizi eskisi kadar göstermiyor” diyerek okurlarına şikayetçi oluyor.

Peşinen söyleyeyim; Google’dan şikayet konusunda, Akit’e uygulanan ambargo, Sözcü’nün iddia ettiği mağduriyetinin (Aslında kendilerine tanınan ayrıcalığın, şimdi geri alınmasından ibaret bir durum olsa da) 1000 katıdır.

İsrail’le ilgili bir haber yapalım, Filistinlilerin haklarını koruyan bir haber yapalım, İsrail zulmünü dillendiren bir yazı kaleme alalım..

Peşinen garanti ediyorum, istediğiniz kadar kamuoyundan talep görsün, Google’da en alt sıralarda yer alır..

Akit, “İnananların yüz akı” misyonunu hakkıyla yerine getirmek için yaptığı hangi haber varsa, hepsi, adeta hiç indekslenmeden kendi haline bırakılır..

Ama sorsanız, Google der ki; “İndekslemede kurallarımız var. Orjinal yazılar, aktüellik, kamuoyu ilgisi, okunma sayısı ve diğer objektif kriterlere göre her haberi hak ettiği sıraya koyuyoruz.”

Biz bunu söylerken, Sözcü gibi, yaz aylarında zaten internet sitelerinin takip edilme-okunma sayılarının azaldığı bir dönemde, durumu çarpıtarak Google aleyhine bir kampanya başlatıp, kendimize avantaj sağlamak için söylemiyoruz..

Google, Akit’e yönelik ambargosunu, kışın da yapıyor, yazın da yapıyor.

Ama Sözcü gazetesinin yöneticileri, kendi patronları Fransa’da yaşarken, Türkiye’de milliyetçilik satmaya çalışıyorlar.

Gazetenin sahibi olan şirket, İsviçre’de kurulu olduğu halde, Türkiye’de bize ulusalcılık satmaya çalışıyorlar..

Okurlar gerçeği öğrenip de, “bu nasıl oluyor, biz enayi miyiz, biz aptal mıyız, bu istismara niye destek veriyoruz” diyerek, küçücük bir tepki koyunca, ilgi azalınca, Sözcü yönetimi suçu hemen Google’da bulmaya kalkışıyor.

Ben Google’ın avukatı değilim. Google’ın Akit’e yaptığı ayrımcılıklar, dağları aştı..

Düşünsenize Akit gazetesinin yazarları, her gün aktüel makalelerle kamuoyunun dikkatini çekiyor, orjinal bir eseri kaleme alıyorlar, ilk defa Akit gazetesinin basılı nüshasında o makale yayınlanıyor, ardından o makale ilk defa telif haklarına da saygılı bir şekilde yeniakit.com.tr’de yayınlanıyor.

Sonra o makalenin başlığını Google’a yazarak arama yaptığınızda, ilk sırada yeniakit.com.tr çıkacağına, şu internet sitesi bu internet sitesinin, Akit’ten yaptığı iktibas en tepede çıkıyor.

Bu kadar suçüstü bir ayrımcılığı, biz yıllardır yaşadığımız halde, bir defa yazı konusu etmedik. Google’ın Türkiye’de vergiye tabi bir şirket kurması için, kanun değişikliği yapıldığında bile, bunu gündeme getirerek, aleyhlerinde kullanmadık!

Ama görüyorsunuz işte, okurlarından gerekli ilgiyi görmediklerinde, daha doğrusu “yayın çizgileri” ile “yaptıkları haberlerle gerçekler arasında” tam bir uyumsuzluk yaşandığında, okurlar bunları protesto ettiğinde, suçu Google’a yükleyen bir Sözcü mantığıyla karşı karşıyayız.

Dönün bakın Sözcü sayfalarına, “artık patlıcan, alamıycan” başlığı atalı iki sene oldu. Patlıcanın fiyatının 25 TL’ye dayandığını, artık vatandaşın patlıcan alamayacak duruma düştüğünü iddia eden Sözcü gazetesi, iki yıl sonra bugün, patlıcanın 20 TL olduğunu yazarak, % 80 zam yaşadığından bahsediyor.. Oysa, iki sene önce 25 TL olan patlıcan, bugün 20 TL’den satılıyorsa, zam mı yemiş olur, yoksa ucuzlamış mı olur?

Tabii ki ben, “Türkiye’de enflasyon yok, ucuzluk var” demiyorum.

Ama suni olarak fiyatların şişirildiği dönemlerde, malların fiyatı aslında 10 TL iken, bir haftalığına 20 TL’ye çıkartıldığında, sanki o malın fiyatı gerçekten ve sürekli 20 liraymış gibi algı yapıp, kamuoyu oluşturmaya çalışan Sözcü gazetesi, bir sene sonra-iki sene sonra kendisini yalanlıyorsa, artık okurlarından ilgi de beklememesi gerekir.

Sözcü gazetesi iki günde bir Diyanet takvimine 36 milyon TL gitti diye yazarsa…

Sözcü, okullar arasında az da olsa cami cemaati olanlar da o takvimlere para vererek aldıklarını hatırladıklarında, “bu Sözcü ne kadar yalancı bu Sözcü ne kadar iftiracı” demez mi? 

Vatandaşa parayla satılan Diyanet takvimini, sanki bedava dağıtılıyormuş da

yazının devamı