Sesli Makale

 Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu bazı medya mensuplarının yargılanmasına dün başlandı..

Mahkemede verdiği ifadeye bakarsanız, Nazlı Ilıcak’ın, FETÖ’yü nihayet terör örgütü olarak gördüğünü söylemek mümkün..

Ilıcak’ın mahkemedeki “Zekeriya Öz’ün bugün bir sürü şeyleri ortaya çıktı, tabii. Ben bilmiyordum. FETÖ’yle ilişkisini de bilmiyordum” sözlerinden hareketle, Zekeriya Öz’ün yolsuzluklarının farkına vardığını söylememiz mümkün.

“FETÖ terör örgütünün ne kadar kötü olduğunu çok güzel anlattınız” ile giriş yapan Nazlı Ilıcak, daha önemlisi mahkemede şu tespitleri açık yüreklilikle yapmış: 

“FETÖ’cü demek darbeci demek, hilekâr demek, kul hakkı yemek, soru çalmak demek. Bununla ilintilendirmeyi çok ağır buluyorum.”

Gönül isterdi ki, 17-25 Aralık darbe girişiminden hemen sonra bu tespiti yapabilsin..

Ama bugün dahi, gözlerini kapatıp, efsunlanmış beyinlerle, siyasi iktidarı devirmek için darbe üzerine darbe yapan hainlere “Hizmet hareketi” diyenlere, “Cemaat” diyenlere aldanmayıp, “FETÖ  demenin hilekarlık demek olduğu”nu kabul etmesi, Nazlı Ilıcak açısından önemli bir gelişme..

17-25 Aralık darbe girişiminden sonra, FETÖ’ye açıktan destek veren Nazlı Ilıcak’ın gerçeği görmesi açısından, sevindirici bir gelişme..

•

Nazlı Ilıcak hakim önüne çıkmış, hesap veriyor..

Peki onu ekrana taşıyanlar..

Onu kandırıp, 17-25 Aralık operasyonlarının yolsuzluk soruşturması olduğuna inandıranlar..

17-25 Aralık’ta bir darbe girişimi olmadığına inandıranlar nerde?

Aynı mahkemede, aynı dosyada yargılanan FETÖ’nün tüm kumpaslarını ezbere bilen erkekler nerede?

“Gidersin abicim gidersin. Ya adam gibi gidersin. Ya da..” diyerek tehdit üstüne tehdit savuran  Ekrem Dumanlı’lar.. 

Hükümet üyelerine meydan okuyan Bülent Keneş’ler.. 

Vıdı vıdı konuşan Ozman Özsoy’lar.. 

Her sözü ile karanlık bir isim olduğunu ispatlayan Tuncay Opçin’ler.. 

17 Aralık darbe girişiminden önceki Ramazan ayında, bir iftar yemeğinde bir araya geldiğimizde, “Dersane bu kadar önemli mi? Ne olur ki kapansa.. Siz de okullarınızla faaliyet gösterirsiniz” dediğimde, bizim dini hassasiyetimizi istismar ederek, “Olur mu? Okullara sadece dindarlar çocuklarını yolluyor.. Ama dersanelerimize, her görüşten çocuklar geliyor.. Onlara dini öğretiyoruz” diyen riyakar Mehmet Kamış’lar kaçmış..

Bir kadıncağızı burda bırakmışlar..

Şimdi bunların hepsinin adına, Nazlı Ilıcak yargılanıyor..

Hakimin sorularına cevap vermeye çalışıyor..

•

Hepsine eyvallah da..

Adamlarda utanma da yok..

Yurtdışına kaçmışlar..

Orda keyif yapıyorlar..

Nereden geldiği belirsiz paralarla, günlerini gün ediyorlar.. (Cevap vermeye cesareti olan bir FETÖ’cü çıkarsa, yurtdışına çıkış, orda yaşama, hayatını idame ettirme anlamında masraflarını kimlerin karşıladığını açıkça söylemelerini isterim. Sakın “Türkiye’de çalışıyor iken biriktirdiğim kazanımlarım ile geçimimi temin ediyorum” mavalına da sığınmasınlar.. Burda iken de, “Bir lokma bir hırka”diyenler, böyle bir cevap ile, olsa olsa, ayaküstü bin tane yalan söyledikleriniispatlamış olurlar.) 

Bir de video çekim yapıp, “vatan hasreti” çektiklerini anlatıyorlar..

Ekrem Dumanlı isimli şovmen, “Arkadaşlarımı bırakacaklarsa.. Ben ülkeye hemen dönerim” diyerek, yiğitlik gösterisi yapıyor..

“Devlet söz versin.. Arkadaşlarımı bırakacaklarına söz versinler.. Hemen döneyim” diyor..

İnsanın kahkahalarla gülesi geliyor..

Devlet bu şovmene söz verecekmiş..

Söz verilirse, şovmen ülkeye hemen dönermiş..

Klasik FETÖ’cü uyanıklığı..

“Nasıl olsa, böyle bir söz verilmez/verilemez..  Sen de meydan okumanla birlikte, kahraman olursun” demiş olmalı, Dumanlı’ya akıl veren bir şakirt..

Ama ben kendisine hatırlatayım.

Benimki devlet sözü falan değil..

32 yıllık bir hukukçu olarak, tahminimi söylemiş olayım..

Ekrem Dumanlı, Türkiye’ye dönsün..

Cezaevindeki Nazlı Ilıcak ve benzeri isimlerin çok büyük bir çoğunluğu, kısa sürede serbest kalır!

Biliyorum..

Bunu söyler söylemez..

Suçüstü yapmış komiser edalarıyla, çıkışacaklar:

“Yani Ekmrem Dumanlı dönsün diye, suçsuz insanları cezaevinde tutulduğunu itiraf mı ediyorsun” diyecekler..

Onların soytarılığını ezberledik artık..

Ben sadece şunu söyleyeyim.

Devasa bir darbeler silsilesinde..

250 şehidin verildiği son kanlı darbe girişiminin ardından..

“O öğrenci imiş, bırak.. Bu rütbesiz imiş, tahliye et.. Şu gazeteci imiş, elinde silah yokmuş, serbest bırak.. Diğeri tatbikat sanmış, dolduruşa gelmiş, onu da tutuksuz yargıla” ile darbenin yargılanması tabii ki mümkün değil..

Adamlar hâlâ, “Senaryo” diyorlar..

Hâlâ “Kontrollü darbe” diyorlar..

Hâlâ “Ben yapmadım, serbest gezen komutan yaptı” diyorlar..

Oysa...

Darbenin asli faillerinin tamamı, Türkiye’ye getirilirse..

Elebaşılar yakalanmış olursa..

Darbenin tüm ayrıntıları, suçun deşifresi asli faillerin anlatımları ile vuzuha kavuşursa..

Artık suça dışardan dahil olanların sorumluluklarını tespit de, kolaylaşır..

Nazlı Ilıcak ve benzeri darbeye su taşıyan ahmakların sorumlulukları daha netleşir..

Bu şartlarla, “Nazlı Ilıcak gibiler tahliye olur” diyorum..

Yoksa..

Bu işin içinde, gazeteci olan da darbeden sorumludur..

Muhabir olan da..

Öğretim üyesi olan da..

Tayyip Erdoğan o tarihlerde seçim meydanlarında sesi kısılıncaya kadar bağırarak anlatıp, “Bunlar haşhaşi” dediği halde, bankalardan faizle kredi çekip, Bank Asya’yı kurtarmak için oraya yatıranlar da darbeden sorumludur..

Ancak..

Polis binasına bomba atan darbeci pilot kadar..

Tankı vatandaşın üzerine süren darbeci subay kadar..

Bu vicdansızlıkların talimatını veren komutanlar kadar..

Bu darbeci komutanlara, bu vahşetin emrini veren Pensilvanya’daki zat kadar..

Diğer kişilerin sorumlu tutulamayacakları da, aşikar..

Nazlı Ilıcak ile birlikte yargılanan Mehmet Altan bir nebze..

Ahmet Altan’ın ise kaçan korkak FETÖ’cüler kadar suçunun sabit olduğu ortada..

“Ya iç savaş çıkar. Ya darbe olur..” türünden söylemlerle, ülkeyi darbe ortamına götürenler..

Darbeyi normal bir şey gibi göstermeye kalkanlar..

Kusura bakmasınlar..

Şimdi hesap verecekler..

Akit
21 Haziran 2017