Sesli Makale

28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısından üç gün sonra, Mehmet Ali Birand “Aslında hepimizin ince ayara ihtiyacı var” başlıklı yazısında şöyle diyordu:

“Olanlar oldu. Siyasilerimiz yine boşluk yarattılar ve normal koşullarda Meclis'te görülmesi gereken bir hesap MGK'da görüldü. Asker, siyasi yaşamımızda balans ayarını veya ince ayarı tamamladı…

Kendi düşen ağlamaz. Bundan böyle kimsenin şikâyete hakkı yok. Askerin bu tutumunun demokrasi ile bağdaşmadığını da söylemeyin...” (3 Mart 1997)

*

28 Şubat darbesine işte bu satırlarla koltuk çıkmış olan, askerleri “haklı bulan” Mehmet Ali Birand'ın…

1998 yılındaki Andıç Olayı'ndan hareketle; 28 Şubat sürecinin mağduru olarak bilinmesi, hadisenin bu şekilde sunulması bir yanılsamadır, bir sihirbazlık gösterisidir.

Andıç hadisesindeki mağduriyeti, “28 Şubat rejimine karşı çıkmakla” alakalı değildir. 28 Şubat Muhtırası'nın destekçisidir. Refahyol'a karşı generallerin yanındadır!

*

Türkiye'de “Komprador Burjuvazi”yi temsil eden TÜSİAD, 3 Aralık 1997 tarihinde Genelkurmay'da İkinci Başkan Çevik Bir'e ve J Başkanları'na “brifing” vermişti.

O süreçte, Genelkurmay medyadan yargıya kadar geniş bir çerçevede hemen herkese brifing “çalışırken” Genelkurmay'a brifing veren de “Büyük Sermaye”dir!

Yani, Derin Baronlar'dır.

Mister Birand'ın işbu brifinglere herhangi bir itirazı var mıydı? Yoktu!

Mehmet Ali Birand, Komprador Burjuvazi'nin başlıca isimlerinden birisi olan ve “Derin G.Saray” diye de bilinen İnan Kıraç'a çok yakındı. Mister Kıraç, “Birand'a gençlik yıllarından itibaren kol kanat geren” Eski (Batıcı) Rejim'in simgesi Vehbi Koch'un damadıdır.

Mehmet Ali Birand'ın, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir'le ve Erol Özkasnak'la “karşı karşıya geldiği” süreçte İnan Kıraç devreye girmişti! Bu konuda Can Dündar'ın “Birand” adlı kitabının 349. sayfasında şu satırlar yazılıdır:

“Birand, Galatasaray'dan da ağabeyi olan Kıraç'a gitti. Kıraç'ın Genelkurmay'la ilişkileri iyiydi. Birand'a 'Sen merak etme, ben konuşurum' dedi. Ertesi gün, Çevik Bir'i arayıp Birand'a kefil olduğunu söyledi…”

Eski Rejim'in farklı kompartımanlarda vazife yapan “elemanları” arasındaki “sorun” derinden bir atraksiyonla çözülmüştü!

*

Aydın Doğan'a ait CNN Türk televizyonunun kuruluş tarihi, 11 Ekim 1999'dur. Birand, CNN Türk'ün bu “çiçeği burnunda” döneminde Çevik Bir'i programında ağırladı!

*

CNN Türk'teki işbu ağırlamadan bir yıl kadar önce, İstanbul Harbiye Orduevi'nin asansörlerinin önünde beklemekte olan çok sayıda gazeteci ve televizyoncunun gözleri önünde…

Mister Birand'ın, (PKK bahsi geçtiğinde) Çevik Bir'e “Paşam, beni siz de kullanın!” diye seslendiğini; Mister Dündar'ın “Birand” adlı kitabında okuyabilmemiz elbette imkânsızdı!

*

ABD'deki önde gelen üç Yahudi örgütünden birisi olan JINSA'nın Danışma Kurulu Başkanı, 1999'da Çevik Bir'e ödül verirken “Siz gerçek bir kahraman ve dünya çapında bir lidersiniz” demişti…

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden da; son Türkiye ziyaretinde “Washington Portakalı” Can Dündar'ı “Büyük Kahraman” diye tanımlamıştı!

*

Can Dündar, 32. Gün programından Mehmet Ali Birand'ın talebesidir.

Birand, TRT için 32. Gün programını hazırladığı dönemde, hakkında “sahtecilik ve dolandırıcılık” iddiasıyla açılan kamu davasında yargılandı, hüküm giydi. Aldığı hapis cezası paraya çevrildi. Birand'ın bu olayını ısrarla dile getiren yazıları Uğur Mumcu yazdı!

Mumcu, 1992 yılındaki bir yazısında, 32. Gün kadrosunda yer alan Can Dündar'dan bahisle şöyle diyordu:

“Geldi buraya, şu köşeye oturdu. 'Abi ben yıkıldım. Mahvoldum. M.Ali'nin böyle olduğunu bilmiyordum. Ben daha gencim. Lütfen beni bunlardan ayırın, bir tutmayın. Ben bu işleri hiç bilmem' dedi...

Ben de 'İyi tamam' dedim. Gitti. Sonradan anladık ki, meğerse Mehmet Ali'nin koltuğuna yıkılmış...”

 
Yenişafak
3 Mart 2016