SİYASET

Salih Tuna : Mini eteğe değil bu generalin sorusuna kafayı takın

Tarih
05 Eylül 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Salih Tuna

Kimi neyle suçlamış üzerine gitmişlerse, gerçekte o şeyin kralı onlarda vardı, ama kimsecikler bunu böyle okuyamadı.

Sözgelimi…

Org. İlker Başbuğ'un “silahlı terör örgütü kurmak" iddiasıyla tutuklanması akıl almaz bir fecaatti.

Öyle ya, nasıl olabilirdi bu?

Bu aziz milletin ordusu içinden “silahlı terör örgütü" kurmak hiç mümkün olabilir miydi?

Hele hele bunu (dönemin) Genelkurmay Başkanının yaptığını iddia etmek deli saçması değilse neydi?

Ne ki, 15 Temmuz'dan bakınca, bunun hiç de öyle akıl almaz bir şey olmadığı ortaya çıktı.

Tamam, Org. İlker Başbuğ'a iğrenç bir iftira atılmıştı.

Fakat…

Fetullah'ın generalleri Semih Terzi'ler, Akın Öztürk'ler, Mehmet Dişli'ler, Mehmet Partigöç'ler TSK'da “silahlı terör örgütü" kurmuşlardı.

Kurmakla da kalmamışlar; 15 Temmuz akşamı askeri uçaklarla, tanklarla bu milletin en kahraman evlatlarını katletmişlerdi. (Onlar ki şehid oldular, elbette en kahramanlarımız onlardır.)

Peki…

En güvenilir kurum" addedilen TSK, FETÖ'nün en çok örgütlendiği kurum haline nasıl gelmişti?

Bu soruyu adamakıllı teşrih masasına yatırmak zorundayız.

Efendim, TSK'ya kumpas kurulmamış olsaymış bunlar olmazmış.

Geçiniz bunları anam babam, bir kalemde geçiniz.

Ergenekon veya Balyoz kumpasının tevellüdü şurda ne ki? General ve amirallerden bahsediyoruz, yüzbaşılardan değil.

Bakınız; sadece 15 Temmuz sonrası atılan FETÖ'cü generaller ve amirallerin sayısı, ordumuzda bulunan toplam amiral ve generallerin nerdeyse yarısına ulaştı.

Efendim, kumpas olmasaymış bu general ve amiraller de YAŞ'ta atılırlarmış.

Essah mı?

Onun için mi, FETÖ'cü YAŞ üyesi Org. Akın Öztürk'e o kadar sahip çıkıldı.

Hem hangi kriterlerle YAŞ'ta ihraç edileceklerdi, söyler misiniz?

Bildiğiniz tek kriter “irtica" değil miydi?

İrticadan" anladığınız da şunlardan ibaretti: Başörtüsü takmak, sakal bırakmak, namaz kılmak, içki içmemek, dans etmemek, ila ahir…

Bu “kriterin" işe yaramadığını da emekli Albay Hasan Atilla Uğur çok güzel itiraf etmişti: “Evlerine gidiyoruz, kapıda Mustafa Kemal Atatürk posterleri. Bakıyorsun, rakı içiyorlar. Öyle bir takiyye içindeydiler ki, fark edilmeleri çok zordu. İnanılmaz bir örgüttü…"

Evet, o bildik “irtica" kriterleri hiçbir işe yaramamıştı.

Zaten yaramış olsaydı onca FETÖ'cünün general düzeyine gelmesi asla mümkün olmazdı.

Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan “aldatıldık" diyebilme cesaretini gösterdi; bakalım, “irtica" kriterlerinin peşine düşenler, “aldatıldık" diyebilme cesaretini ne zaman gösterecekler?

Açık seçik şekilde “aldatıldık" diyene henüz rastlamadığım gibi Erdoğan'ın, “aldatıldık" ifadesiyle akılları sıra “bak yine mi aldatılacaksınız" yollu eğleniyorlar.

Ah külyutmazlarım benim!

Ona bakarsanız siz “dönemsel" de değil, topyekûn aldatılmışsınız da haberiz yok.

Evet, haberiniz bile yok; zira her şeyden evvel zihinsel bir aldatılmışlıktır bu! Hâlâ yegane kriteriniz “irtica" ve hâlâ “irticadan" anladığınız, başörtüsü falan ne yazık ki!?

Bir ara Soner Yalçın, inadına mini etek giyin, papyon takın demişti.

FETÖ için bunlar nedir ki?

Mesela, Dumanlı Ekrem böyle yırtacağını bilseydi banyoya bile papyonla girer; Nevval Sevindi de hep mini etek giyerdi. (Pardon, zaten hep mini etekli mi; bilemiyorum, sahi öyle mi?)

Kimi neyle suçlamışlarsa o şeyin kralı onlarda vardı, demiştim ya; “muta nikahı" bile öyle. Medyaya yansıdı işte.

O halde “kriterler" değişmek zorunda…

FETÖ konusunda, mesela, “başörtülü bacım" kriter olmaktan çıktı ama bakıyorum da, hâlâ Atatürk posteri veya içki içmeyi “kriter" belleyenler var.

Laylaylom bitmeli artık, mevzubahis olan vatandır.

Hem “dindarlar" hem de kendilerini “laik" olarak tanımlayan çevreler başlarını iki elleri arasına alıp alabildiğine sorgulamalı.

Dindarlar…

FETÖ'yü müktesebatına kadar teşrih masasına yatırmalı; hangi din anlayışını hangi şeytani tevillerle temellük ettiklerini fehmederek, bu “dine karşı din" anlayışıyla hesaplaşmalıdırlar.

Laikler de en azından Org. İlker Başbuğ kadar sorunun temeline inmeye cesaret etmelidirler.

Hürriyet gazetesindeki söyleşisinde (askeri lise, harp okulu, kurmay olursa akademi gibi yerlerde 10 yılın üzerinde eğitim verildiği halde) “biz bu insanların düşüncelerini nasıl değiştirememişiz?" diye sorabilmiştir.

Çok önemli bir sorudur bu!

Kamusal alanda dine ilişkin herhangi bir görünürlüğe muttali olduğunda, “Tehlikenin farkında mısınız?" diyenler Org. Başbuğ'un mezkur söyleşideki şu sorusuna da cevap bulmalıdırlar:

Yıllarca “rehberimiz Mustafa Kemal Atatürk" dediğimiz halde, onun gösterdiği yolun akıl ve bilim olduğunu anlattığımız halde, bu insanlar nasıl oluyor da, Fetullah gibi birini hem de generaller düzeyinde ölümüne takip edebiliyorlar?

Sadece TSK'yı değil tüm eğitim öğretimi kapsayacak kadar genişletilmesi gereken bir sorudur bu!

Madem mevzubahis olan vatandır; telmaşa soruları bırakıp bu esaslı soruların üzerinde durmalıyız.

Yenişafak
5 Eylül 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;