POLEMİK

Emin Pazarcı : Eli silahlı gazeteci

Tarih
29 Ocak 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Emin Pazarcı

29 Ocak 2015

Kendisi açıktan ve pek çok insanın önünde söyledi. Medyada yer aldı. Herkes gibi ben de okudum. Aradan birkaç gün geçti; “Hayır, ben öyle bir şey söylemedim” türünden bir açıklama da gelmedi. 

Can Dündar’dan bahsediyorum… 
Almanya’nın Köln Şehri’nde Nâzım Hikmet ve Uğur Mumcu’yu anmak için yapılan bir toplantıda aynen şu sözleri sarf etti: 
-O gün Cumhuriyet Gazetesi’nde, kimimizin elinde silah, kimimizin elinde sopalarla bekledik. 
Neyi beklemiş? 
Paris’te Charlie Hebdo’ya yapılanın benzeri bir saldırıyı! 
Peki böyle bir saldırı yapıldı mı? Yapılmadı tabii ki. Demek ki Can Dündar ve yanındakiler kimse boşuna beklemiş! Ama buna rağmen “silahla bekledik” diyor ve ekliyor: 
-Böyle bir ülkeden bahsediyoruz! 
Nasıl bir ülke? 
Onu söylememiş, ama “elde silah ve sopa” ile beklemekten bahsettiğine göre, tehlike büyük! Herhalde, “Türkiye öyle bir ülke ki, laikler her an öldürülme tehlikesi ile karşı karşıya” mesajını vermek istemiş. 
Nerede? 
Almanya’da! Belli ki, Batı’ya kendince bazı mesajlar iletmeye çalışmış. Yani bir “jurnal” söz konusu! 
Zaten Tarık Akan da tamamlamış: 
-Huzur diye bir şey kalmadı ülkemde. Her şeyim yerli yerinde ama mutsuzum. 
Jurnalin taşları yerlerine oturmuş! 
* * *
Can Dündar bir gazeteci!.. 
Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunlarını bildiğini varsaymak gerekli. Ayrıca, Türkiye ve dünyanın her yerindeki genel kural, kanunu bilmemek mazeret değildir. 
Ama “elde silah beklemekten” söz ediyor! 
Bu durumda bir gazeteci olarak doğaldır ki aklıma bazı sorular takılıyor. Kim o elinde silahla bekleyenler? O silahlar kimlerin silahı? Cumhuriyet Gazetesi’ne nasıl sokuldu? Can Dündar’ın elinde de silah var mıydı? 
Bitmedi, devam edelim… 
Gezi Olayları’na katılan ve çevreyi yakıp-yıkanları bile “protesto hakkını kullanan göstericiler” olarak tanımlayan Can Dündar ve çevresindekiler, o silahlarla ne yapacaktı? Mesela, Cumhuriyet Gazetesi’nin Peygamberimize hakaret ettiğini düşünenler, oraya gelip “protesto hakkını” kullansalardı nasıl bir tavır takınacaktı? 
Daha açık sorayım… 
Üzerlerine ateş açılacak, bazıları öldürülecek, bazıları da eldeki sopalarla öldüresiye dövülecek miydi? 
Akla o kadar çok soru geliyor ki!.. 
* * *
Biliyorum ki, “Sen de amma abartıyorsun, biz o silahları kendimizi korumak için elimize aldık” denilecek. 
Yok öyle şey… 
Bu Ceza Kanunu’ndaki “İhkak-ı Hakka” girer. O da suçtur, üstelik o suç eski ceza kanununuzda özel bir madde ile düzenleniyordu. 
Tehlike altında mısınız? Devletin güvenlik kuvvetleri vardır, çağırırsınız, gelirler. Ya da gazeteyi korumakla görevli özel güvenlik güçleri bu görevi yerine getirirler. 
Kimse kendini devletin güvenlik kuvvetleri yerine koyamaz. Can Dündar da bilir ki “faşist” diye yıllarca suçladığı bir kısım gençler, “devletteki boşluğu doldurmaya çalıştıkları” suçlaması ile 12 Eylül Darbesi’nin ardından idamla yargılandılar! 
Şimdi dönelim tekrar Tarık Akan’ın sözlerine… 
“Huzur kalmamış” ülkede! Öyle söylüyor. Peki, herkes sizin gibi davranırsa ülkede huzur mu kalır? 
Demem o ki… 
Gazetecinin elinde silah değil, kalem olur. Can Dündar’ın sarf ettiği o sözler, en basitinden yakışıksızdır! Bu tür davranışların “basın özgürlüğü” ve “ifade hürriyeti” gibi kavramların içinde yeri yoktur. Bu ifadeler, “özgür basın” çerçevesinin dışına çıkar, cumhuriyet savcılarının görev alanına girer! 

Akşam

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;